SON DAKİKA
Hava Durumu

‘MUHSİN BEY’LER ‘AFİTAP HANIM’LAR.. SİZİ ÇOK ÖZLEDİK!.

Yazının Giriş Tarihi: 07.05.2021 11:08
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.05.2021 11:08

Muhsin Bey..
O; Cumhuriyetin ilk gençlik kuşağından..
Krem rengi pardösülü, takım elbiseli, kravatlı, fötr şapkalı..
Yalnız yaşayan, Beyoğlu’nda Ermeni bir kadının dairesinde kalan.. “Miadını doldurmuş” bir müzik prodüktörü.. Geçmişte bir dönemin insan ilişkilerinin daha saygın, daha ölçülü olduğu, bir yaşam tarzı olarak “beyefendilik” ve “hanımefendilik”in benimsendiği bir kuşağın nesli tükenmekte olan bir temsilcisi..
Sanki; Adalet Ağaoğlu’nun ‘Ölmeye yatmak’ romanını kendine tema seçtiği kuşaktan.. Hani şu; 1930’lu yıllarda ve sonrasında Türkiye’de yetişen Cumhuriyet kuşağı gençliği gibi.. Doğu ile Batı’nın, geleneksel ile çağdaşın arasında kalmış bir kuşak.. Geleneklerine sadık, uygar bir toplum olma yolundaki çabaları yaşayarak yetişen bir nesil..
Muhsin Bey öyle bir adam..
Eskiye duyduğu özlemi anlatıyor. Yozlaşmaya, yitip giden değerlere karşı dik durmaya çalışıyor. Müzik adamı ya, “Nerede o eski şarkılar, şarkıcılar” dedirtiyor. “Mikrofonu bile ne güzel tutarlardı” diyor. “Müzeyyen Abla”, Safiye Ayla, Hakkı Derman’lar, Selahattin Pınar’larla iç içe.. Kültürel bir nostalji içinde.. Bir yaşam tarzına, bir değerler sistemine özlemle bakıyor. Arabeskle yozlaşan topluma, her şeye “köşeyi dönmek” için bakanlara şiddetle karşı çıkıyor. Söz ve davranışları kadar, evi, eşyaları, giysileri ile de farklı. Koltuğu, karyolası, aynalı konsolu, eski model pikabı, plaklarıyla.. Ve, “eskiden bir yer ayarlardın, güneşi iyiyse, yerini de sevdiyse ne biçim açardı. Şimdi güneş aynı, yer aynı. Ama ölüyorlar” dediği çiçekleriyle..
Elinde “yudum keyfi” yaptığı rakı kadehi, penceresinin önündeki çiçeklerini sularken onlarla konuşması, hatta “Safiye Ayla’yı sizin için çaldığımı bilin” diyerek çiçeklerine Türk Müziği dinletme naifliği.. Münir Nurettin Selçuk, Hamiyet Yüceses, Zeki Müren… O’nun için bir başka sanatçılar. Hem de onları sadece radyoda dinleyebiliyorken.. O rüyalarında mutludur. Müzeyyen Ablası (Senar) O’na söylemektedir;
“Ağlamakla, inlemekle ömrüm gelip geçiyor” diye..
Vaktiyle hayran olduğu “ses sanatkarı” Afitap Hanım’ı düşkünler evinde sık ziyaret etme vefası da ondadır. O’nun sanatçıları, “güzel, seksi, çarpıcı” sıfatlarla anılmaz.. En önemlisi, bir kadını “nesne” değil “özne” olarak görme, hürmet etme muhteşemliği de yine onda vücut bulmuştur. İlkelerine, değerlerine düşkün..
Yaşamında, kaybolup giden değerlerden kesitler sunan Muhsin Bey’i başına gelen trajikomik olayları kah gülümseyerek kah yüreğimiz burkularak izlemiştik.. Farklı duygularla..
Ama ne olursa olsun, bugünün “daima genç kalanları” bizler ‘Muhsin Bey’, ‘Afitap Hanım’ özlemini bugün de çok yaşar hale geldik.. Geçmişin şarkılarıyla, mutlu insanlarıyla, dostluklarıyla, değerleriyle şimdi ne kadar da birer ‘Muhsin Bey’ ve ‘Afitap Hanım’ olduk değil mi?
Bir taraftan burularak, özleyerek, bir taraftan da “İyi ki o günleri yaşamışız”da teselli arayarak..

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.