SON DAKİKA
Hava Durumu

NASREDDİN HOCA’NIN PARMAĞINI KIRMAK!

Türkiye’de heykel tartışmaları Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar uzanır… Cumhuriyet’in ilk heykeli, 3 Ekim 1926’da İstanbul Sarayburnu’na dikilen üç metrelik Atatürk heykeliydi. 1926–1938 arasında Türkiye’nin birçok yerine toplamda 34 Atatürk heykeli yapıldı. Atatürk’ün ölümünden sonra onu resmeden heykellerin yapımı azalırken 1946’dan itibaren heykellerine saldırılar başladı. 1938’den 1950’ye kadar 4, 14 Mayıs 1950’den 1 Nisan 1951’e kadar

Haber Giriş Tarihi: 24.05.2021 10:00
Haber Güncellenme Tarihi: 24.05.2021 10:00
Kaynak: Haber Merkezi
https://bursadameydan.com/

Türkiye’de heykel tartışmaları Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar uzanır…

Cumhuriyet’in ilk heykeli, 3 Ekim 1926’da İstanbul Sarayburnu’na dikilen üç metrelik Atatürk heykeliydi. 1926–1938 arasında Türkiye’nin birçok yerine toplamda 34 Atatürk heykeli yapıldı. Atatürk’ün ölümünden sonra onu resmeden heykellerin yapımı azalırken 1946’dan itibaren heykellerine saldırılar başladı.

1938’den 1950’ye kadar 4, 14 Mayıs 1950’den 1 Nisan 1951’e kadar 9 Atatürk büstü ve heykeli tahrip edildi. 1951’de ise 5816 sayılı Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkında kanun yürürlüğe kondu.

Heykel tartışmaları Atatürk’le sınırlı kalmadı. 1974’te İstanbul’a dikilen “Güzel İstanbul Heykeli”, dönemin CHP-MSP iktidarında ‘müstehcen’ bulunarak kaldırıldı. Melih Gökçek, 1994’te Ankara’daki “Periler Ülkesinde” adlı heykeli, “böyle sanatın içine tükürürüm” diyerek yerinden söktürdü.

Öte yandan, insanları resmeden büst ve heykellerin yerine, yöreyi temsil ettiği gerekçesiyle cansız varlıkların heykellerini dikilmeye başlandı. Bunlara örnekler; Konya’da şeker pancarı, Nevşehir’de üzüm, İnegöl’de köfte, Rize’de bardağa çay boşaltan çaydanlık heykelleri oldu.

Heykellere yapılan saldırıların listesi hayli kabarık. Sadece Bursa’da olanlara bakalım:

22 Nisan 2016 — Adem ile Havva heykeline saldırı

Kuzgun Acar heykel sempozyumu’nda Ukraynalı heykeltıraş Gutyrya Vyacheslav tarafından yapılan Adem ile Havva heykeli saldırıya uğradı. Heykel müstehcen bulunmuş ve tartışmalar yaşanmıştı.

6 Temmuz 2016 — Özgür Olmak heykeline saldırı

Nilüfer’de bulunan Konak Kültürevi önünde sergilenen “Özgür Olmak” isimli heykele siyah boya ile saldırı düzenlendi. İki gün sonra bu kez mavi boya ile saldırı gerçekleşti.

17 Mart 2014 — Mini etekli kadın heykeline saldırı

Nilüfer ilçesinde Güney Koreli sanatçı Weongeun Kim tarafından yapılan mini etekli kadın heykelinin yıkılmaya çalışıldığı ortaya çıktı.

30 Eylül 2016 — İsmet İnönü heykeline saldırı

Bursa Mudanya’da Mütareke Meydanı’nda bulunan İsmet İnönü heykeline yumurtalı saldırı düzenlendi.

5 Mayıs 2010 — Üç Fidan Anıtı’na saldırı

Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan’ı simgeleyen ‘üç fidan anıtı’ açılıştan bir gün önce saldırıya uğradı. Anıta sprey boya sıkan kişiler, kesici aletle de tahrip etti.

xx

Yeni Türkiye’nin inşası için beton yığını binalarımız, silüeti bıçak gibi kesen gökdelenlerimiz, kabına sığmayan toplu konutlarımız olması yetmiyor. Eş zamanlı olarak bir vasatlık şöleninin içinde sıkışıp kalmış insanlar, heykel estetiğini fark edemeyecek kadar görsel bir hapis içerisindeler. Düşündürücü ve de korkutucu. Düşünürken insan kendinden korkuyor. Durağan halde orada bekleyen heykellerin başına geldikleri, aslında düşüncelere vurulmuş olan bir yumruk. İdeoloji çatışmalarının hüküm sürdüğü iç sessizlikte dışavurum ancak bu kadar sert olabilir: Bir heykelin gözlüğünü ya da parmağını kırarak, bacağına delik açarak, benzin döküp onu yakmaya çalışarak.

Heykeltraş Mehmet Aksoy’a kulak verelim. Şunları söylüyor tüm içtenliğiyle: Görsel sanatlar ve özellikle de heykeli, put olarak görüyorlar. Heykelin bir dil olduğunu, duyguyu, düşünceyi ve dünya görüşünü dile getirdiğini anlamıyorlar. Kars’ta yıkılan heykelimden sonra 150-200 heykel kaldırıldı. Analitik düşünce yok, ‘Niye yıkıyorum’, ‘Niye bunlar yapılıyor’ şeklinde sorular sorulmuyor. Mersin’deki heykelin ne zararı var? Denizde ölen göçmen çocukların anısına iyi niyetli bir şey yapılmış. Böyle bir heykeli yıkma, vandalizmdir.  Heykele ve sanata bakış yanlışlarla dolu. Operaya, baleye, ‘Belden aşağı sanat’ diyen bir görüş yaygın. Bunlar rastgele gerçekleşmiş saldırılar değil.”

xx

Gelelim Hoca’mıza;

Nasreddin Hoca Anadolu Selçukluları döneminde Akşehir ve çevresinde yaşayan efsanevi kişi.

Çoğunlukla hazırcevap ve mizah anlayışını haiz bir bilge olarak aksettirildiği hikâyelerle sadece Türk dünyasında değil pek çok coğrafyada bilinmekte, tanınmakta.

Nasreddin Hoca’nın gerçekte yaşayıp yaşamadığına, yaşadıysa gerçek kişiliğinin ne olduğuna dair tartışmalar olmakla birlikte gerçek bir tarihî kişilik olduğuna dair bazı belgeler günümüze kadar ulaşmış durumda.

Yolum geçenlerde Nilüfer Çamlıca Parkı’na düştü. Burada mizah ve çizgi dünyası kahramanlarının heykelleri mevcut.

Ve de eşeğine ters binmiş görünümüyle Nasreddin Hoca’mız.

O da ne! Sol el başparmağı yerinde yok… Muhtemel kırmışlar. Yakından bakınca daha bir belirgin.

Tipik bir Vandallık kurbanı.

Dünya tarihine mal olmuş bir halk filozofuna görülen reva bu mu olmalı?

Ayıptır, yazıktır, zavallılıktır.

Yüce ve bilge kişi, hoşgörü sahibi Nasreddin Hoca’ya farz edelim öteki dünyada sorulsa: Hocam yerküredeki heykelinde başparmağını kırmışlar. Ne dersin?”

Sözleriyle güldüren ve düşündüren mesajlar veren Hoca’mızın eminim ki cevabı da şöyle olacaktır:

“ Dert  etmeyin efendiler… Kalan 4  parmak bana yeter!”

Sözün özü: Değerlerimizi değersizleştirmeye kalkışanlar düştükleri çamur içinde çırpınacaklar.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.