İlk açıklamalar yapıldığında Cumhurbaşkanının ‘Nazi’ benzetmesini bir hayli ağır bulanlardandım. Ancak görünen o ki, Avrupa’nın izlediği politika, ‘düşmanlığı’ körüklüyor, ırkçı yaklaşımları da yukarıya taşıyor. Tarihlerinde birçok soykırım olmasına rağmen, sütten çıkmış ak kaşık gibi, demokrasi havariliği yapan ülkeler, iş Türkiye’ye geldiğinde ‘Ermeni soykırımı’ dayatıyor. Bu ikiyüzlü politikalar da, Türkiye’nin öfkesini kabartıyor. Mülteci silahını kullanmak ne kadar doğru bilemiyorum. Ama görünen o ki, o silah Avrupa’nın eteklerini tutuşturuyor. Mülteci silahının kullanılmasını ‘ahlaki’ bulmuyorum, çünkü ülkemiz o insanları, ‘insani’ bir duruş sergileyerek sınırlarından içeri aldı. Bursa’daki mülteci kadar bile Suriyeliyi ülkelerinde barındıramayan AB ülkelerinin ayıbı yaşananlar. Nazi benzetmesini yapalım ama aynı tuzağa biz düşmeyelim. Bilelim ki bu halkların düşmanlığından çok, o ülkeleri yönetenlerin oy kaygısıyla halklarını tahrik etmesi. Türkiye bugüne kadar çok badire atlattı. Bu badireyi de atlatır. Yeter ki biz içeride dışarıda birlik halinde hareket edelim. Referandum süreci, bizde düşmanlık yaratmasın. Politikacılarımız da bu yönde açıklamalar yapmasın. Tekrar tekrar yazıyorum, evet diyen de, hayır diyen de, bu ülkenin insanı. Kendine göre ülke için hayırlı olacak sonucu nasıl görüyorsa oyunu o yönde kullanacak. Birlik ve beraberlik halinde, evet-hayır oyunun, oyuna, provokasyona dönüşerek bizi bölmesine izin vermeyelim.