Türk Dünyası’nın Aristo’su: Ortaylı

Bu tanımı dünkü panelde Uludağ Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Mehmet Yüce’den duyduğumuzda ‘işte bu’ demekten kendimizi alamadık. Öyle ya Yunan düşünür, filozof Aristo ne ise Türk Dünyası için İlber Ortalı da aynısı. Ünlü tarihçi Prof.Dr. Ortaylı her konuşmasında izleyenlerde yeni ufuklar açmakta. Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Topluluğu’nca düzenlenen panelden izlenimlere geçmeden önce bazı tespitlerimize yer

Haber Giriş Tarihi:
Haber Güncellenme Tarihi:
https://bursadameydan.com/

Bu tanımı dünkü panelde Uludağ Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Mehmet Yüce’den duyduğumuzda ‘işte bu’ demekten kendimizi alamadık. Öyle ya Yunan düşünür, filozof Aristo ne ise Türk Dünyası için İlber Ortalı da aynısı. Ünlü tarihçi Prof.Dr. Ortaylı her konuşmasında izleyenlerde yeni ufuklar açmakta.

Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Topluluğu’nca düzenlenen panelden izlenimlere geçmeden önce bazı tespitlerimize yer verelim:

Mete Cengiz Kültür Merkezi Büyük Salonu bin kişilik, içerisi çoktan dolmuş. Dışarıda en az 4-5 katı kalabalık. Kuyrukta bekleyen gençlerle laflıyorum, bir öğrenci içeri girme şansının olmadığını söylüyor ve ekliyor: Olsun, en azından Hoca’yı gelirken ya da çıkarken görebilirim.

Salonda merdiven boşluğunda yer bulabilen gençler ise kendilerini şanslı hissediyor. Onlara böylesi bir izdihamın daha önce yaşanıp yaşanmadığını soruyorum. Cevaplar ‘hayır yaşanmadı’ oluyor, Sümeyya ‘6 yıldır üniversitedeyim. İlk kez böylesi bir izleyici kitlesini görüyorum’ diyor.

Bir anda alkışlar kopuyor, içeri İlber Ortaylı giriyor. Beraberinde vali yardımcıları ve rektör yardımcıları.

Bilge kişiliğinin yanı sıra esprili yanına da her fırsatta ortaya koyuyor. Masada duran mikrofona uzanamayan Ortaylı, kürsüye çıkmak istiyor. Ortaylı, “Kızım bu mikrofon burada olmaz. Bu masaları kullanmayın. Bunlar konferans masaları değil, bunlarla çay içilir” deyince salondan kahkaha sesleri yükseliyor.

Ortaylı sanayiden eğitime kadar bir çok konuya değiniyor. Türkiye’de sanayileşmeyi şöyle ifade ediyor: “Bir memleket 1950’den sonra becerikli bir başbakan iş başına geldi diye sanayileşmez. Çünkü sanayileşmek düğünde dans etmeye benzemiyor. Bir düğünde bile dans etmek için ciddi bir eğitim lazım. Mesela Yunanların bizdeki horon tipi dansları ile bizimki arasında çok fark vardır. Bizim çiftetellimiz maskaralıktır. Orada seyredersen ne olduğunu anlarsın.”

Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanından övgü ile söz eden Ortaylı bakın neler söylüyor: “Herhalde Çalıkuşu’nu okumuşsunuzdur. Orada Feride ile Kamuran’ın yaşadığı aşk hikayesi anlatılmamaktadır. Orada bir memleketin manzarası çiziliyor. Ben bunun kadar başarılı bir kitap bulamadım. Atatürk’ün de keyifle okuduğu bir kitaptır. Senin okuduğun aşk romanları da benzemez. Yani 19. asrın Türkiye’sinin bir tarifidir. Türkçesi de çok düzgündür. Atatürk gibi biri Fransızca okuyabildiğine göre öyle romanların yerine bunu okuyorsa bir bildiği, hissettiği bir şey var demektir.”

İlber Ortaylı’nın eğitimle ilgili sözleri de çarpıcı:

“Türkiye’de eğitim sisteminin yıkılması Halk Partisi’nin kendi kapattığı Köy Enstitüleri ile değil, 1970’lerde Eğitim Enstitülerinin kepaze şeklinde kapatılması ile olmuştur. Bu kapatılma şöyle oldu; ‘biz terörü önleyeceğiz’ diyerek 3 ayda mezun ettiler herkesi. Türk öğretmenliği

orada mahvoldu. Bunu tekrardan restore edecekleri yerine tekrardan eğitim fakülteleri kurdular. Bunların fonksiyon ve başarıları inan tartışılır. Kimse kusura bakmasın. Ciddi olarak bunların tartışılması gerekir. Bana göre olumlu kanaatim yok. Ben ortaokulu hem yabancı bir okulda hem de Atatürk Lisesi’nde okudum. Benim Atatürk Lisesi’nde tanıdığım Eğitim Enstitüsü mezunu öğretmenler Avustralya Lisesi’ndeki öğretmenler arasında yoktu”

Sözün özü: Üniversite gençliğinin gerçek bilim adamına, bilge kişiliğe gösterdiği ilgi gelecek için ümit verici. Ne mutlu Türk Dünyası’na ki İlber Ortaylı gibi bir muazzam değere sahip.