Devlet başkanımız Kenan Evren’e

Devletin eli dinin üzerindeyse…

Devlet eliyle din işleri düzenleniyorsa…

Diğer bir deyişle ‘din’, kullanılıyorsa…

Sonuçları da her zaman tartışılır olacaktır…

Yıllardır da en çok tartışılan kurumlarımızdan biri de Diyanet İşleri Başkanlığı…

Bugüne ait bir şey değil…

Dinine yandığım Diyanet’i sayesinde de halk arada derede kalmıştır hep…

Bir mevlit gecesi…

Camiler cemaatle dolu…

Evlerinde kadınlar, başları örtülü televizyonlarının karşısında…

Ve…

Amin de sıra…

Diyanet’in hocası, ülkeye ‘amin’ dedirtiyordu…

Aynen şöyle,

“Duaya açılan ellere…

Amin diyen dillere…

Devlet başkanımız Kenan Evren’e…”

***

Ülkemizde yıllardır laiklik de yanlış algılandı…

Dinsizlik olarak algılandı…

Din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasından öte, ‘dinin’ özgürlüğü öne taşınmalıydı…

‘İbadet’ özgürce yapılmalıydı…

Bu dün de yoktu, bugün de yok…

***

Bugünlerde yine ‘Diyanet’ üzerinden tartışmalar sürüyor…

Böyle gelmiş böyle gidecek misali…

Devletin eli, dinin üzerinde olduğu sürece…

‘Yol’ değil de ‘mezhep’ odaklı olunduğu sürece…

Değişen bir şey olmayacak…

***

Mezhep tartışmaları ve çatışmalarının Arap dünyasını ne hale getirdiğini göremeyecek kadar kör müyüz?

İslam tarihine bakın…

Hz. Muhammed’in vefatından sonra, Arap dünyasında hareket ‘İslamiyet’ için değil, ‘iktidar’ için gerçekleşmiştir…

Hz. Muhammed’in ailesinden gelene bile vefa gösterilmemiş, aynen bugün İŞİD mantığında olduğu gibi kılıçla kelleleri kesilmiştir…

İslamiyet için değil, Müslümanlık için değil, yalnız ve yalnızca ‘iktidar’ yüzünden yaşanmıştır acılar…

***

Birlik…

Bütünlük…

Tek vücut olabilmek…

Bunun yolu, ayrımcılıktan uzaklaşmak…

İnsan odaklı düşünmekten geçmekte…

Bir gün önce olduğu gibi, bugün de bir bilim insanı Albert Einstein’in aynı sözleriyle noktayı koyalım;

‘Tanrı’ya inanan adam olmak kolay…

Asıl zorluk…

Tanrı’nın inanacağı insan olmakta…’

İnsan olmak, bu denli zor olmamalı…