Bir düşünelim bakalım. Çok basit ifadeler ile biz nasıl yaparsak evimizi barkımızı geçindiremeyiz. Neler yaparsak gözümüz gibi bakıp büyüttüğümüz işyerimizi iflasa sürükleriz. Peki mikrodan makroya doğru yola çıkacak olursak ne yaparsak bir ülkeyi geçim sıkıntısının içerisinde boğuşur bir duruma getirebiliriz.
Evet burası önemli çünkü herkes Ekonomiyi iyi bilen bir kişinin ülke ekonomisinin başına geçtiğinde her şeyi bir sihirbaz marifetinde düzeltebileceğini, her ekonomik sıkıntıları abra kadabra diyerek hemencecik düzeltebileceğini düşünmektedir.
Oysaki yüzlerce akademik seviyede mali tabloları okuyan, yorumlayabilen akademisyenimiz ve ekonomiyi çok iyi analiz edebilen büyüklerimiz de mevcut. Ne oluyor da biz ekonomik sıkıntı yaşıyoruz. Cari açıktan kaynaklanıyor dediğinizi duyar gibiyim. Evet çok haklısınız Ülke genelindeki diğer ülkeler ile alış ve satışlarımızdaki açıktan yani kısaca cari açıktan ve ikinci olarak kıt kaynaklarımızı etkin kullanamamaktan, israftan üçüncü olarak ihanetten deyip kestirip atmayayım.
Yanlış bir laf etmeyeyim. Cehaletten diyerek biraz daha olayı yumuşatalım. Yazımı en basit şekilde hikâyeleştirerek sizlere aktarmak istiyorum.
"UZAKTAN DAVULUN SESİ HOŞ GELİR" atalarımız bu sözü birçok deneyimden sonra dile getirmiş ve nesilden nesile aktarılarak bu güne kadar gelmiş güzel bir söz. İşin başında sen değilsen başkasını eleştirmek çok kolay. İşin başındaki kişilerin yaşadığı sıkıntılar genelde görülmez.
Allah yar ve yardımcıları olsun.
Neyse ana konumuza dönelim; Cennet ülkemizin diğer dünya ülkeriyle alışlarımız yani ithalat ile Ülkemizin diğer dünya ülkelerine satışlarımız yani ihracat ve ikisi arasındaki kapanmak bilmeyen fark.
Yine bir atasözümüz ile söze devam edelim. Atalarımız ayağını yorganına göre uzat diyerek bizleri uyarırken ülkemizi yöneten başkanlarımızda aslında uyarmışlardır.
Gelelim olayı örneklendirmeye. Can dostlarım; Aile reisi olarak ev geçindiriyoruz dimi. Evet.
Diyelim ki; asgari ücretin üzerinde misal olarak otuz bin lira maaş alıyorsun. Yirmi bin lira da yenge hanım alıyor olsun. Toplumumuzun en ufak yapı taşı olarak misal verdiğimiz aile örneğinden makroya yani şirketlere, belediyelere, devlet harcamalarına da göz atabiliriz.
Bu örnek verdiğimiz ailenin elli bin TL geliri var diyelim, güzel. Bir de harcamalarına bakalım.
Ev kirası, elektrik, su, internet, doğalgaz faturaları, mutfak masrafı, çocukların okul masrafları derken bu giderlerimiz diyelim ki altmış beş bin TL olsun.
Giderlerimizin toplamı Altmış beş bin TL ala gelirlerimiz toplamı Elli bin TL.
Bu aile bu evi geçindirebilmesi için aile büyüklerinin her ay bu aileye destek vermesi aradaki fark kadar parayı on beş bin TL yi karşılaması lazım. Ya da ailenin bu parayı bir şekilde borçlanması lazım.
Aile büyüklerinin aradaki farkı üstendiği aile bir şekilde ayakta kalmayı başarır.
Zaten benim ana felsefem birbirini destekleyen toplum modeli üzerinedir. Bunun olmasını arzuluyoruz. İyide aile büyüklerinden karşılayamayan aile ne edecek. Borçlanacak. Bankaya gidecek faizle para alarak aradaki farkı karşılamaya çalışacak. Ama büyük tuzak var burada şimdi bir de on beş bin liralık farka birde faiz yükü binmektedir.
Bu senaryoyu biraz daha geliştirecek olursak birkaç yıl içerisine kalmadan sadece faize çalışan bir aile ile karşı karşıya kalırız. Sonra mı bozuk psikolojiler ve kullanılan psikoloji hapları , batık kredi kartları, Darmadağın olmuş bir aile yapısı. Aslında bir art niyet te yoktu. Aileyi ayakta tutabilmek için başlayan ufak ufak borçlanmalar akabinde faizi bile karşılamakta zorlanan bir aile bütçesi.
Sevgili okuyucularım. Devlette bu şekilde; halka daha kaliteli hizmet verebilmek için bizim üretemediğimiz her ne varsa dışarıdan başka üreten ülkelerden alıp vatandaşına hizmet etmeyi düşünen siyasi otoriteler bir gün bir bakıyorlar ki dış borç batağını bir kenarı bırakın bu borçların faizini dahi ödemede zorlanıyorlar.
Sonra ne mi yapıyorlar. ZAM….ZAM…ZAM…
Bu aradaki fark birinden çıkacak elbet ülkenin itibarı yerle bir olmasın. Bilmem basitçe anlatabildim mi?
Bir gün alış ve satışlarımız (ithalat ve ihracat dengesini kurar dışarıya bağımlılıktan kurtulabilirsek bu ülke dünyanın en güçlü ekonomisine sahip olabilecek potansiyel güce sahiptir.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Bursada Meydan
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Bahri PALAS
Nasıl İflas Ederiz...
Bir düşünelim bakalım. Çok basit ifadeler ile biz nasıl yaparsak evimizi barkımızı geçindiremeyiz. Neler yaparsak gözümüz gibi bakıp büyüttüğümüz işyerimizi iflasa sürükleriz. Peki mikrodan makroya doğru yola çıkacak olursak ne yaparsak bir ülkeyi geçim sıkıntısının içerisinde boğuşur bir duruma getirebiliriz.
Evet burası önemli çünkü herkes Ekonomiyi iyi bilen bir kişinin ülke ekonomisinin başına geçtiğinde her şeyi bir sihirbaz marifetinde düzeltebileceğini, her ekonomik sıkıntıları abra kadabra diyerek hemencecik düzeltebileceğini düşünmektedir.
Oysaki yüzlerce akademik seviyede mali tabloları okuyan, yorumlayabilen akademisyenimiz ve ekonomiyi çok iyi analiz edebilen büyüklerimiz de mevcut. Ne oluyor da biz ekonomik sıkıntı yaşıyoruz. Cari açıktan kaynaklanıyor dediğinizi duyar gibiyim. Evet çok haklısınız Ülke genelindeki diğer ülkeler ile alış ve satışlarımızdaki açıktan yani kısaca cari açıktan ve ikinci olarak kıt kaynaklarımızı etkin kullanamamaktan, israftan üçüncü olarak ihanetten deyip kestirip atmayayım.
Yanlış bir laf etmeyeyim. Cehaletten diyerek biraz daha olayı yumuşatalım. Yazımı en basit şekilde hikâyeleştirerek sizlere aktarmak istiyorum.
"UZAKTAN DAVULUN SESİ HOŞ GELİR" atalarımız bu sözü birçok deneyimden sonra dile getirmiş ve nesilden nesile aktarılarak bu güne kadar gelmiş güzel bir söz. İşin başında sen değilsen başkasını eleştirmek çok kolay. İşin başındaki kişilerin yaşadığı sıkıntılar genelde görülmez.
Allah yar ve yardımcıları olsun.
Neyse ana konumuza dönelim; Cennet ülkemizin diğer dünya ülkeriyle alışlarımız yani ithalat ile Ülkemizin diğer dünya ülkelerine satışlarımız yani ihracat ve ikisi arasındaki kapanmak bilmeyen fark.
Yine bir atasözümüz ile söze devam edelim. Atalarımız ayağını yorganına göre uzat diyerek bizleri uyarırken ülkemizi yöneten başkanlarımızda aslında uyarmışlardır.
Gelelim olayı örneklendirmeye. Can dostlarım; Aile reisi olarak ev geçindiriyoruz dimi. Evet.
Diyelim ki; asgari ücretin üzerinde misal olarak otuz bin lira maaş alıyorsun. Yirmi bin lira da yenge hanım alıyor olsun. Toplumumuzun en ufak yapı taşı olarak misal verdiğimiz aile örneğinden makroya yani şirketlere, belediyelere, devlet harcamalarına da göz atabiliriz.
Bu örnek verdiğimiz ailenin elli bin TL geliri var diyelim, güzel. Bir de harcamalarına bakalım.
Ev kirası, elektrik, su, internet, doğalgaz faturaları, mutfak masrafı, çocukların okul masrafları derken bu giderlerimiz diyelim ki altmış beş bin TL olsun.
Giderlerimizin toplamı Altmış beş bin TL ala gelirlerimiz toplamı Elli bin TL.
Bu aile bu evi geçindirebilmesi için aile büyüklerinin her ay bu aileye destek vermesi aradaki fark kadar parayı on beş bin TL yi karşılaması lazım. Ya da ailenin bu parayı bir şekilde borçlanması lazım.
Aile büyüklerinin aradaki farkı üstendiği aile bir şekilde ayakta kalmayı başarır.
Zaten benim ana felsefem birbirini destekleyen toplum modeli üzerinedir. Bunun olmasını arzuluyoruz. İyide aile büyüklerinden karşılayamayan aile ne edecek. Borçlanacak. Bankaya gidecek faizle para alarak aradaki farkı karşılamaya çalışacak. Ama büyük tuzak var burada şimdi bir de on beş bin liralık farka birde faiz yükü binmektedir.
Bu senaryoyu biraz daha geliştirecek olursak birkaç yıl içerisine kalmadan sadece faize çalışan bir aile ile karşı karşıya kalırız. Sonra mı bozuk psikolojiler ve kullanılan psikoloji hapları , batık kredi kartları, Darmadağın olmuş bir aile yapısı. Aslında bir art niyet te yoktu. Aileyi ayakta tutabilmek için başlayan ufak ufak borçlanmalar akabinde faizi bile karşılamakta zorlanan bir aile bütçesi.
Sevgili okuyucularım. Devlette bu şekilde; halka daha kaliteli hizmet verebilmek için bizim üretemediğimiz her ne varsa dışarıdan başka üreten ülkelerden alıp vatandaşına hizmet etmeyi düşünen siyasi otoriteler bir gün bir bakıyorlar ki dış borç batağını bir kenarı bırakın bu borçların faizini dahi ödemede zorlanıyorlar.
Sonra ne mi yapıyorlar. ZAM….ZAM…ZAM…
Bu aradaki fark birinden çıkacak elbet ülkenin itibarı yerle bir olmasın. Bilmem basitçe anlatabildim mi?
Bir gün alış ve satışlarımız (ithalat ve ihracat dengesini kurar dışarıya bağımlılıktan kurtulabilirsek bu ülke dünyanın en güçlü ekonomisine sahip olabilecek potansiyel güce sahiptir.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.