SON DAKİKA
Hava Durumu

Konut: Bir İnsan Hakkı mı, Lüks mü?

Yazının Giriş Tarihi: 10.02.2025 12:53
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.02.2025 12:54

Geçtiğimiz günlerde Bursa'da düzenlenen "Yerel Reform Buluşmaları" panelinde, Türkiye'nin en önemli meselelerinden biri olan konut sorunu ele alındı. Konut hakkı, en temel insan haklarından biri olarak tanımlanırken, günümüz koşullarında bu hakkın ne kadar erişilebilir olduğu tartışmaya açık bir konu haline geldi.

Toplantıda Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in de vurguladığı gibi, sağlıklı ve güvenli bir konutta yaşamak, insan onuruna yakışır bir hayatın temelidir. Ancak günümüzde konut, yalnızca bir barınma ihtiyacını karşılamaktan çok öteye geçmiş, spekülatif bir yatırım aracı haline dönüşmüştür. Konut artık bir ihtiyaç değil, yalnızca belirli bir kesimin erişebildiği bir lüks olarak görülüyor.

Bugün Türkiye’de sosyal konut üretimi yetersiz, kira fiyatları uçuk seviyelerde ve vatandaşlar konuta erişimde büyük zorluklar yaşıyor. Oysa Anayasa’nın 57. maddesi devletin konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri almasını öngörürken, uluslararası hukukta da konut, insan onuruna yakışır ve erişilebilir bir hak olarak tanımlanıyor. Zira uygulamada bunun tam tersini yaşıyoruz. Artan inşaat maliyetleri, rant odaklı şehirleşme ve yetersiz planlama nedeniyle konut meselesi adeta çözümsüz bir çıkmaza dönüşmüş durumda.

Panelde dikkat çeken bir diğer konu ise kentsel dönüşüm politikalarının şeffaf ve katılımcı bir anlayışla yürütülmesi gerekliliğiydi. Bugüne kadar yanlış uygulanan dönüşüm projeleri, insanları yaşadıkları mahallelerden kopararak, mağduriyet yarattı. Oysa şehirlerin geleceğini planlarken, insan odaklı politikalar üretmek şart. Yeşil alanların, sosyal donatıların ve sürdürülebilir kentleşmenin öncelikli olduğu projeler geliştirilmediği sürece, sağlıklı bir şehirleşme mümkün değil.

Bu bağlamda…

Bursa gibi hızla büyüyen kentlerde kaçak yapılaşma büyük bir sorun teşkil ediyor. Geçmişte yapılan yanlış planlamaların sonucu olarak bugün şehirlerin kimliği yok oluyor, vatandaşlar güvensiz yapılarda yaşamaya mahkûm ediliyor. Özellikle deprem gerçeği göz önüne alındığında, sağlıksız yapı stokunun ciddi bir risk oluşturduğu da aşikâr.

Başkan Bozbey’in de ifade ettiği gibi, kentlerin planlaması insan ve yaşam odaklı olmalı; rant değil, sosyal adalet gözetilmelidir.

Toplantıda önemli bir konuk da vardı. Yıllarını siyasete ve yerel yönetime adayan Murat Karayalçın, panelde önemli görüşler dile getirdi.

"Yeni Batıkent'lere, yeni Dikmen Vadilerine ihtiyaç var" sözü, ile Türkiye'nin konut sorununa çözüm arayışında önemli bir noktaya işaret etti. Yani yalnızca üst gelir grubuna yönelik lüks konutlar değil, her kesime hitap eden adil ve sürdürülebilir projeler üretilmelidir.

Ancak, burada önemli olan yalnızca yeni konut projelerinin hayata geçirilmesi değil, aynı zamanda mevcut yapı stokunun da iyileştirilmesidir. Depreme dayanıksız binaların güçlendirilmesi, eski yapıların dönüştürülmesi ve halkın bu süreçlere aktif olarak dahil edilmesi, sağlıklı şehirleşmenin temel unsurlarıdır. Türkiye'de konut kriziyle mücadelede yalnızca kamunun değil, özel sektörün de sorumluluk alması gerektiği açıktır. Sosyal konut projeleri desteklenmeli, dar gelirli vatandaşların uygun fiyatlarla konut sahibi olabilmesi için devlet destekli modeller oluşturulmalıdır.

Unutulmamalıdır ki…

Konut meselesi yalnızca piyasanın insafına bırakmamalıyız. Sosyal bir hak olarak ele alınmalıyız. Aksi takdirde, bugün bir hak olarak tanımladığımız konut, yarının erişilemez bir hayale dönüşebilir. Şehirler rant için değil, insan için vardır. Konut hakkının korunması ve erişilebilir hale getirilmesi, yalnızca bireylerin değil, toplumun tamamının refah seviyesini yükseltecek bir adımdır.

SEVGİYLE KALIN!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.