Bursa…

Osmanlı’nın ilk başkenti.

İpek Yolu’nun uğrak noktası, şifalı suların ve bereketli toprakların şehri. Tarihiyle, kültürüyle, doğasıyla zaten gönlümüzde ayrı bir yere sahiptir. Şimdi ise bu kadim şehir, geleceğe uzanan çok önemli bir adım daha atıyor: "Yeşil Bursa" sertifikasyon sistemi.

Bursa Büyükşehir Belediyesi ile Green Destinations arasında imzalanan iş birliği protokolü, sadece bir belge ya da tören değil; bir zihniyet değişiminin, bir kalkınma modelinin başlangıcı. Dünyanın en büyük sürdürülebilir destinasyon ağlarından biriyle ortaklık kurmak, şehircilikte artık yeni bir çıtayı hedeflemek anlamına geliyor.

Başkan Mustafa Bozbey'in “bu şehir sadece tarihiyle değil, geleceğiyle de var olmak istiyor.” sözleri klasik turizm modellerinin dışına çıkıyor. Yeşil Bursa Sertifikası ile amaç, yalnızca beş yıldızlı otelleri ödüllendirmek değil; taksiciden çarşı esnafına, kadın kooperatiflerinden rehberlere kadar tüm kenti kapsayan bir dönüşüm oluşturmak.

Bu adım, turizmi birkaç tur operatörünün ve büyük yatırımcının tekelinden çıkarıp, şehrin her köşesine yayıyor. Bir köy kahvesinde pişen gözlemenin de, Ulu Camii önünde anlatılan bir efsanenin de, Mudanya'da toplanan bir zeytinin de bu zincirin bir halkası olacağı bir sistem kuruluyor. Yani Bursa’nın hikâyesi artık sadece müzelerde ya da turistik broşürlerde değil; yaşayan hayatın içinde, her an nefes alan bir gerçeklik olacak.

Ve dikkat edin…

Bu modelin başlangıcı kadın kooperatifleriyle yapılıyor. Bu tercih, sürdürülebilirlik kavramının sadece doğayı değil, toplumsal eşitliği ve yerel kalkınmayı da içerdiğinin güçlü bir mesajı. Kadın emeğinin görünür kılındığı, yerel üretimin desteklendiği bir şehir profili, sadece çevreci değil, aynı zamanda adil bir kalkınmanın da temeli olacak.

Bir diğer heyecan verici boyut ise Bursa’nın artık uluslararası arenada çok daha güçlü bir temsil gücüne kavuşacak olması. Green Destinations ağına dahil olmak; Booking.com ve Google gibi platformlarda Bursa’nın "sürdürülebilir destinasyon" olarak tanınmasını sağlayacak. Bu da demek oluyor ki, artık Bursa, sıradan bir turistik duraktan çok daha fazlası: bilinçli, duyarlı ve değer odaklı bir ziyaret noktası. ITB Berlin gibi dev fuarlarda Bursa adı geçtiğinde, ardında sadece tarihi değil, yenilikçi ve geleceği sahiplenen bir şehir vizyonu yankılanacak.

Logonun halk oylamasıyla seçilecek olması da çok önemli bir detay. Çünkü bu süreç, bu markanın sadece belediye odalarında değil, Bursa’nın sokaklarında, köylerinde, kafelerinde yaşayan bir ruhla doğmasını sağlayacak. Bursa’nın logosu, bir tasarım yarışması değil; bir aidiyet manifestosu olacak.

Kısacası Bursa, geleceğe yalnızca köprülerini, hanlarını ya da dağlarını değil; ruhunu ve vizyonunu da taşıyacak.
Bursa’da imzalanan bu protokol, yarının güçlü, sürdürülebilir ve adil şehirlerinin habercisi. Yeşil Bursa bir hayal değil, çalışılırsa başarılacak bir gerçekliktir.

Ve unutmayalım!

Bu hikâyeyi yazacak olanlar, yalnızca yöneticiler değil; her bir Bursalıdır.

Şimdi sorumluluk hepimizin omuzlarında: Bu yeşili koruyacak mıyız, yoksa sadece uzaktan bakmakla mı yetineceğiz?
Karar bizim!

SEVGİYLE KALIN!