Toplumlar, tarih boyunca kültürel, ahlaki ve manevi değerleri üzerinden şekillenmiştir. Ancak günümüzde bu değerler, çok yönlü saldırılarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu tehditler, bireylerin düşünce dünyasından, toplumun kolektif ahlakına kadar uzanmakta ve farklı araçlarla bilinçli bir şekilde yayılmaktadır.
Büyük şair Necip Fazıl Kısakürek'in, "Zinaya aşk dediler, bir neslin ahlakını işte böyle yediler" mısralarında dile getirdiği gibi, toplumun ahlaki dokusuna yönelik saldırılar, özellikle medya ve dijital platformlar aracılığıyla derinleşiyor. Diziler, filmler ve sosyal medya, cesur sahneler ve dikkat çekici ifadelerle toplumu yanlış yönlendirmekte; bu araçlar, ahlaki çöküntüyü "özgürlük" veya "modernlik" kisvesi altında normalleştirme gayretine girmiştir.
Bakın;
Bugün toplumun temel taşları olarak gördüğümüz gençler, erken yaşlardan itibaren çeşitli zararlı alışkanlıklara maruz bırakılmaktadır. Uyuşturucu kullanımından, ahlaki değerlerin yozlaşmasına kadar geniş bir yelpazede karşılaşılan bu sorunlar, toplumun genel yapısını tehdit etmektedir.
Ülkeyi fiziki anlamda yıkamayacaklarını anlayan çevreler, bu kez zihinlerde ve ruhlarda bir savaş başlatmıştır. Bu savaşta büyü oranda başarı oldukları görülüyor. Uyuşturucu yaşı her geçen gün düşüyor.
Bursa gibi şehirlerde güvenlik birimleri, özellikle gençleri uyuşturucudan ve diğer zararlı alışkanlıklardan korumak için büyük bir çaba sarf etmektedir. İl Emniyet Müdürü Dr. Sabit Akın Zaimoğlu’nun başında bulunduğu Emniyet ve istihbarat birimlerinin mücadelesini buradan alkışlıyorum..
Ancak bu çabalar, sadece güvenlik birimlerinin sorumluluğuna bırakılmamalıdır. Toplum olarak her birey, kendi üzerine düşen görevi yerine getirmekle yükümlüdür. Kendi evinin önünü temizlemekle başlamak, bu mücadelenin ilk adımı olmalıdır. Burada önemli bir hususa dikkat çekmek gerekir: Pislikleri halının altına süpürmek, sorunları sadece gizler; çözmez.
Ahlak ve namus gibi kavramlar, bireyden topluma doğru yayılan değerlerdir. Ancak ne yazık ki, bu değerler konuşulduğunda toplumun belli bir kesiminin aklına yalnızca kadınlar gelmektedir. Oysa ahlak, insanın genel davranış biçimini belirleyen bir pusuladır ve cinsiyetle sınırlandırılamaz.
Toplumsal arınmanın yolu, bilinçli bir şekilde planlanan uzun vadeli bir strateji ile mümkündür. Her bireyin kendi evinden başlayarak toplumun ahlaki yapısına katkıda bulunması gerekir.
Unutulmamalıdır ki, kötülerle mücadelede her vurulan darbe, ahlaki düşüncenin tesis edilmesine büyük bir katkı sağlayacaktır. Ancak bu mücadelede bireylerin, kendi kapısının önünü temizlemekten kaçınmaması ve doğru eleştirilerle toplumu iyileştirme çabası göstermesi şarttır.
Bugün karşı karşıya olduğumuz sorunlar, bireylerin ve toplumun bir bütün olarak iş birliği yapması gerektiğini göstermektedir. Gücü elinde bulunduran, ahlaki değerleri yozlaştırmaya çalışan zihniyetlere karşı direnmek, hepimizin sorumluluğudur.
Bu sorunların çözümü sadece polisiye tedbirlerle mümkün görünmüyor. Yerel yönetimlerde bu mücadeleye dahil olmalı. Toplumun her bireyi, kendi rolünü üstlenmeli ve ahlaki değerlerin güçlenmesi için çaba göstermelidir.
Unutkanlık ve vurdumduymazlık, bu mücadelede en büyük engellerdir. Bilinçli, sorumlu ve ahlaklı bireyler yetiştirmek, toplumun kurtuluşunun anahtarıdır.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan Akyıldız
Ahlaki değerlerimiz de tehdit altında
Toplumlar, tarih boyunca kültürel, ahlaki ve manevi değerleri üzerinden şekillenmiştir. Ancak günümüzde bu değerler, çok yönlü saldırılarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu tehditler, bireylerin düşünce dünyasından, toplumun kolektif ahlakına kadar uzanmakta ve farklı araçlarla bilinçli bir şekilde yayılmaktadır.
Büyük şair Necip Fazıl Kısakürek'in, "Zinaya aşk dediler, bir neslin ahlakını işte böyle yediler" mısralarında dile getirdiği gibi, toplumun ahlaki dokusuna yönelik saldırılar, özellikle medya ve dijital platformlar aracılığıyla derinleşiyor. Diziler, filmler ve sosyal medya, cesur sahneler ve dikkat çekici ifadelerle toplumu yanlış yönlendirmekte; bu araçlar, ahlaki çöküntüyü "özgürlük" veya "modernlik" kisvesi altında normalleştirme gayretine girmiştir.
Bakın;
Bugün toplumun temel taşları olarak gördüğümüz gençler, erken yaşlardan itibaren çeşitli zararlı alışkanlıklara maruz bırakılmaktadır. Uyuşturucu kullanımından, ahlaki değerlerin yozlaşmasına kadar geniş bir yelpazede karşılaşılan bu sorunlar, toplumun genel yapısını tehdit etmektedir.
Ülkeyi fiziki anlamda yıkamayacaklarını anlayan çevreler, bu kez zihinlerde ve ruhlarda bir savaş başlatmıştır. Bu savaşta büyü oranda başarı oldukları görülüyor. Uyuşturucu yaşı her geçen gün düşüyor.
Bursa gibi şehirlerde güvenlik birimleri, özellikle gençleri uyuşturucudan ve diğer zararlı alışkanlıklardan korumak için büyük bir çaba sarf etmektedir. İl Emniyet Müdürü Dr. Sabit Akın Zaimoğlu’nun başında bulunduğu Emniyet ve istihbarat birimlerinin mücadelesini buradan alkışlıyorum..
Ancak bu çabalar, sadece güvenlik birimlerinin sorumluluğuna bırakılmamalıdır. Toplum olarak her birey, kendi üzerine düşen görevi yerine getirmekle yükümlüdür. Kendi evinin önünü temizlemekle başlamak, bu mücadelenin ilk adımı olmalıdır. Burada önemli bir hususa dikkat çekmek gerekir: Pislikleri halının altına süpürmek, sorunları sadece gizler; çözmez.
Ahlak ve namus gibi kavramlar, bireyden topluma doğru yayılan değerlerdir. Ancak ne yazık ki, bu değerler konuşulduğunda toplumun belli bir kesiminin aklına yalnızca kadınlar gelmektedir. Oysa ahlak, insanın genel davranış biçimini belirleyen bir pusuladır ve cinsiyetle sınırlandırılamaz.
Toplumsal arınmanın yolu, bilinçli bir şekilde planlanan uzun vadeli bir strateji ile mümkündür. Her bireyin kendi evinden başlayarak toplumun ahlaki yapısına katkıda bulunması gerekir.
Unutulmamalıdır ki, kötülerle mücadelede her vurulan darbe, ahlaki düşüncenin tesis edilmesine büyük bir katkı sağlayacaktır. Ancak bu mücadelede bireylerin, kendi kapısının önünü temizlemekten kaçınmaması ve doğru eleştirilerle toplumu iyileştirme çabası göstermesi şarttır.
Bugün karşı karşıya olduğumuz sorunlar, bireylerin ve toplumun bir bütün olarak iş birliği yapması gerektiğini göstermektedir. Gücü elinde bulunduran, ahlaki değerleri yozlaştırmaya çalışan zihniyetlere karşı direnmek, hepimizin sorumluluğudur.
Bu sorunların çözümü sadece polisiye tedbirlerle mümkün görünmüyor. Yerel yönetimlerde bu mücadeleye dahil olmalı. Toplumun her bireyi, kendi rolünü üstlenmeli ve ahlaki değerlerin güçlenmesi için çaba göstermelidir.
Unutkanlık ve vurdumduymazlık, bu mücadelede en büyük engellerdir. Bilinçli, sorumlu ve ahlaklı bireyler yetiştirmek, toplumun kurtuluşunun anahtarıdır.
Vesselam.