Son on beş yılda en büyük değişim alanlarından biri hiç şüphesiz sağlık sektörü oldu. Özel hastaneler Bursa’da hızla yaygınlaşırken, kamu hastanelerinin önemi her seferinde yeniden ortaya çıktı.

Bu gerçeğin en somut örneği, uluslararası finansman ve kamu–özel işbirliği modeliyle inşa edilen dev şehir hastaneleridir. Bursa ve çevresinde yaklaşık 5 milyon nüfusa sağlık hizmeti sunan Bursa Şehir Hastanesi de bu yatırımların en önemlilerinden biri.

2019 yılında dönemin İl Sağlık Müdürü Özcan Akan’ın gayretleriyle hizmete giren Bursa Şehir Hastanesi, bugün geldiği noktada sadece bir sağlık tesisi değil, adeta küçük bir kasaba büyüklüğünde bir yaşam alanı. Yapım aşamasında bizzat tanıklık ettiğim süreçte Özcan Akan’ın mücadele azmini de hatırlatmadan geçemeyeceğim. O yıllarda siyasetin tartışma konusu olan bu dev proje, bugün Bursa için “olmazsa olmazlar” listesinde en üst sırada yerini aldı.

Esasen hastane bir dev sağlık kompleksini andırıyor..

470 bin metrekareyi aşkın kapalı alanı ile günlük 15–17 bin arası hastaya hizmet veriliyor. Sadece acil servisi değil, ameliyathaneleri, yoğun bakım üniteleri ve özellikli merkezleriyle de Türkiye’nin en donanımlı hastanelerinden biri durumunda Bursa şehir hastanesi...

Hastane bünyesinde 49 ameliyathane bulunuyor; burada günde ortalama 250–300 ameliyat yapıldığı resmi kayıtlara girmiş..

Ayrıca 1435 yatak kapasitesine sahip hastanede 245 yoğun bakım yatağı mevcut.

İnme Merkezi, Erişkin Kalp Merkezi, Diyaliz Ünitesi, Karaciğer ve Böbrek Nakil Merkezleri, Kornea Nakil Birimi gibi onlarca özel birimde insanlara hizmet veriliyor..

Bu dev kompleksin bir başka yönü ise eğitim hastanesi niteliği. 18 ana dal ve 15 yan dal olmak üzere toplam 33 eğitim kliniğinde, 70 doçent, 18 profesör ve 3 doktor öğretim üyesi, yüzlerce asistana tıp eğitimi veriliyor. Yani Bursa Şehir Hastanesinde, hem şifa dağıtılıyor hem de geleceğin hekimleri yetiştiriliyor.

Kısa bilgilendirmenin ardından şunu ifade etmek istiyorum. Önceki Başhekim Dursun Toplan'ın ayrılmasının ardından geçtiğimiz günlerde başhekimlik koltuğuna oturan Doç. Dr. Salih Metin ile birlikte hastanede yeni bir dönem başladı.

Önceki görevlerinde samimiyet sınavından geçtiğini bildiğim Salih Metin’i heyecanlı ve kararlı buldum. Gece geç saatlere kadar çalışarak eksikleri tespit ediyor, sorunların en aza indirilmesi için mücadele veriyor.

Şehir Hastanesi gibi her gün on binlerce insanın uğradığı, binlerce çalışanın görev yaptığı bir yapıyı yönetmek öyle her Babayiğit’in harcı değil..

Burada başhekimin sadece bir hekim değil, adeta bir kasaba yöneticisi gibi mücadele etmesinin önemi de ortaya çıkıyor... Bu noktada siyaset kurumuna da büyük görev düşüyor. Çünkü böylesine büyük bir komplekste işler sorunsuz yürüsün istiyorsak, siyasetin desteği şart. Ama bu destek, dayatmalardan uzak, tamamen hizmet odaklı olursa başarı sağlanabilir...

Daha önce farklı kurumlarda yaşanan müdahalelerin olumsuz sonuçlarını hep birlikte gördük. Bursa Şehir Hastanesi’nde aynı hatalara düşmemek gerekiyor. Siyasetin yapması gereken, Salih Metin’in güçlü bir ekip kurmasına katkı sağlamak, önünü açmak ve başarıyı teşvik etmektir. Aksi takdirde kaybeden Bursa olur.

Ben bir gazeteci olarak, Salih Metin’in başarılı olacağına inananlardanım. Daha işin başında yaşadığı heyecanı, mücadele azmini, sorun çözümündeki gayretine bizzat şahit olanlardanım.

Şimdi sıra siyasette… Eğer onlar da inanır ve destek olurlarsa, Bursa Şehir Hastanesi sadece bugün değil, yarın da bu kentin gurur kaynağı olmaya devam edecektir.

Bu noktada hissiyat boyutlu düşüncelerimi bir kenara koyarak ortak kanıyı paylaştım...