Son dönemde ilginç bir o kadar da düşündürücü konu gündemde yerini almaya başladı.
Her saat yeni bir online casino, slot veya bahis sitesi açılıyormuş.Dost sohbetinde bir dostumun ifadesi bu.. Ve dinlediklerim, sokakta, iş yerinde, aile sohbetlerinde duyduklarımla birleşince ortaya tek bir gerçek çıkıyor: yalnızca uyuşturucu değil; sanal kumar da toplumun canlı damarlarını hedef alıyor.
Günlük hayatın içinde, cebimizde taşıdığımız telefonlar aracılığıyla kumar oynamak artık sıradan bir alışkanlık haline gelmiş. Sosyal medyada beğendiğimiz “kolay kazanç” paylaşımları, reklam bildirimleri, Google arama sonuçlarının içine sızmış casino linkleri...
Hepsi gençleri ve dar gelirli çalışanları bir tuzağa çekiyor. Bir iş insanının anlattığı gibi: Personel den bazılarının banka hesapları borç yüzünden icraya düşmüş; bazısı eşinden ayrılmış, elinde avucunda bir şey kalmamış; bazıları hesabını kiraya vererek yasa dışı bahis için para kazanmak zorunda kalmış. Yaşı 22’den başlayan bir kitle, geleceğini umursamazca heba ediyor…
Uzmanların tespitleri de ürkütücü: “Kasa her zaman kazanır.” Başlangıçta küçük kazançlar vererek oyuncunun hırsını kışkırtıyorlar; sonra bir kaybetme döngüsüne giriliyor. Kaybettikçe daha büyük oynama isteği, daha büyük borçlar, daha hızlı tükenen bir hayat...
Sosyal medyada gördükleri lüks yaşamlar ve “kolay para” yanılsaması, gençleri bu sanal bataklığa itiyor. Bir kere battığınızda çıkmak öyle kolay olmuyormuş..
Peki bunun arkasında kim var?
Anlatılanlara göre büyük paralar dönüyor muş bu işlerde; legal görünümlü firmalar piyasayı tekelleştiriyor, oranları kendine göre belirliyor; öyle ki insanlar yasa dışı sitelere yöneliyor. Engelleme yöntemleri de yetersiz kalıyor: bir domain kapatılıyor, iki tane yenisi açılıyor. Site adresleri değişince kullanıcı yine erişebiliyor. Google arama sonuçlarında bu sitelerin görünmesi, erişimi daha da kolaylaştırıyor. Sonuç: kumarın yaygınlaşmasını durdurmak şimdilik mümkün görünmüyor.
Bakın,
İşin uzmanları atılacak adımları sıralarken bazı önerilerde bulunuyorlar… Alıntı yaparak paylaşalım;
Bireysel hikâyeler toplumun aynasıdır. İşten atılan, borca batmış, ailesi dağılmış insanlar tekil değil; zincirin halkaları çoğalıyor. Bu vakalar medyaya yansıtılmalı, görünürlük artmalı. Utanç gizlenince sorun derinleşir.
Düzenleme ve denetim elzem. Sadece domain engellemek yetmiyor. Finansal akış takip edilmeli: hesap kiralama, şüpheli para transferleri, krediyle kumar alışkanlığı tespit edilip müdahale edilmeli. Bankalar ve SGK/İŞKUR ile iş birliği yapılmalı; istihdam güvenliği korunurken suistimal edenler tespit edilmeli.
Teknoloji şirketlerinin sorumluluğu. Arama motorları ve sosyal platformlar algoritma ve reklam politikalarını gözden geçirmeli; kumar reklamları, “kolay kazanç” içerikleri sınırlanmalı ve erişim denetimi güçlendirilmeli. Reklam gelirleriyle büyüyen bazı platformlar, bu sorunun büyümesine dolaylı katkı veriyor.
Eğitim ve farkındalık şart. Gençlere okuldan başlayarak finansal okuryazarlık, dijital medya okuryazarlığı ve kumarın psikolojisi öğretilmeli. “Bir kerelik deneme”yle başlayan hikâyelerin nasıl felakete döndüğü açıkça anlatılmalı.
Bağımlılıkla mücadele altyapısı. Tedavi ve danışmanlık hizmetleri çoğaltılmalı; ücretsiz yardım hatları ve internet üzerinden erişilebilir destek grupları kurulmalı. İşverenler çalışanlarına destek mekanizmaları sunmalı; mağduriyet halinde sosyal yardım devreye girmeli.
Hukukî yaptırımlar ve uluslararası iş birliği. Yasa dışı sitelere karşı uluslararası düzeyde takibat artırılmalı; ödeme altyapıları ve para aklama kanalları hedef alınmalı. Sadece yerel engelleme değil, ödeme kanallarının, reklam ağlarının ve domain kayıt zincirinin kesilmesi gerekli.
Esasen konu gerçekten önemli..
Bu mesele sadece “bireysel zaaf” değil, bir kamu sağlığı ve ekonomi sorunu olarak da değerlendirilmeli
Gençlerin gelecekleri, ailelerin rızkı ve iş güvencesi bu çarkın içinde eriyip gidiyor. Birkaç kişinin servetine servet katan bu mekanizma, kısa vadede bazılarına kâr sağlasa da toplumun uzun vadeli maliyetlerini katlıyor. Her şeyden önemlisi aileler parçalanıyor, sosyal adalet zedeleniyor, üretkenlik kaybı artıyor.
Bu noktada bizim Gazetecilik görevimiz de net: Görünür kılmak, sorumluları sormak, çözüm yollarını ısrarla gündemde tutmak.
Devlet, finans kuruluşları, teknoloji platformları ve toplumun her kesimi el ele vermezse daha çok ocak sönecek. Bugün sesimizi yükseltmezsek, yarın pişmanlık hiçbir şeyi geri getirmeyecek…Öyle düşünüyorum..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan Akyıldız
Cep telefonlarında ki sanal felaket…
Son dönemde ilginç bir o kadar da düşündürücü konu gündemde yerini almaya başladı.
Her saat yeni bir online casino, slot veya bahis sitesi açılıyormuş.Dost sohbetinde bir dostumun ifadesi bu.. Ve dinlediklerim, sokakta, iş yerinde, aile sohbetlerinde duyduklarımla birleşince ortaya tek bir gerçek çıkıyor: yalnızca uyuşturucu değil; sanal kumar da toplumun canlı damarlarını hedef alıyor.
Günlük hayatın içinde, cebimizde taşıdığımız telefonlar aracılığıyla kumar oynamak artık sıradan bir alışkanlık haline gelmiş. Sosyal medyada beğendiğimiz “kolay kazanç” paylaşımları, reklam bildirimleri, Google arama sonuçlarının içine sızmış casino linkleri...
Hepsi gençleri ve dar gelirli çalışanları bir tuzağa çekiyor. Bir iş insanının anlattığı gibi: Personel den bazılarının banka hesapları borç yüzünden icraya düşmüş; bazısı eşinden ayrılmış, elinde avucunda bir şey kalmamış; bazıları hesabını kiraya vererek yasa dışı bahis için para kazanmak zorunda kalmış. Yaşı 22’den başlayan bir kitle, geleceğini umursamazca heba ediyor…
Uzmanların tespitleri de ürkütücü: “Kasa her zaman kazanır.” Başlangıçta küçük kazançlar vererek oyuncunun hırsını kışkırtıyorlar; sonra bir kaybetme döngüsüne giriliyor. Kaybettikçe daha büyük oynama isteği, daha büyük borçlar, daha hızlı tükenen bir hayat...
Sosyal medyada gördükleri lüks yaşamlar ve “kolay para” yanılsaması, gençleri bu sanal bataklığa itiyor. Bir kere battığınızda çıkmak öyle kolay olmuyormuş..
Peki bunun arkasında kim var?
Anlatılanlara göre büyük paralar dönüyor muş bu işlerde; legal görünümlü firmalar piyasayı tekelleştiriyor, oranları kendine göre belirliyor; öyle ki insanlar yasa dışı sitelere yöneliyor. Engelleme yöntemleri de yetersiz kalıyor: bir domain kapatılıyor, iki tane yenisi açılıyor. Site adresleri değişince kullanıcı yine erişebiliyor. Google arama sonuçlarında bu sitelerin görünmesi, erişimi daha da kolaylaştırıyor. Sonuç: kumarın yaygınlaşmasını durdurmak şimdilik mümkün görünmüyor.
Bakın,
İşin uzmanları atılacak adımları sıralarken bazı önerilerde bulunuyorlar… Alıntı yaparak paylaşalım;
Bireysel hikâyeler toplumun aynasıdır. İşten atılan, borca batmış, ailesi dağılmış insanlar tekil değil; zincirin halkaları çoğalıyor. Bu vakalar medyaya yansıtılmalı, görünürlük artmalı. Utanç gizlenince sorun derinleşir.
Düzenleme ve denetim elzem. Sadece domain engellemek yetmiyor. Finansal akış takip edilmeli: hesap kiralama, şüpheli para transferleri, krediyle kumar alışkanlığı tespit edilip müdahale edilmeli. Bankalar ve SGK/İŞKUR ile iş birliği yapılmalı; istihdam güvenliği korunurken suistimal edenler tespit edilmeli.
Teknoloji şirketlerinin sorumluluğu. Arama motorları ve sosyal platformlar algoritma ve reklam politikalarını gözden geçirmeli; kumar reklamları, “kolay kazanç” içerikleri sınırlanmalı ve erişim denetimi güçlendirilmeli. Reklam gelirleriyle büyüyen bazı platformlar, bu sorunun büyümesine dolaylı katkı veriyor.
Eğitim ve farkındalık şart. Gençlere okuldan başlayarak finansal okuryazarlık, dijital medya okuryazarlığı ve kumarın psikolojisi öğretilmeli. “Bir kerelik deneme”yle başlayan hikâyelerin nasıl felakete döndüğü açıkça anlatılmalı.
Bağımlılıkla mücadele altyapısı. Tedavi ve danışmanlık hizmetleri çoğaltılmalı; ücretsiz yardım hatları ve internet üzerinden erişilebilir destek grupları kurulmalı. İşverenler çalışanlarına destek mekanizmaları sunmalı; mağduriyet halinde sosyal yardım devreye girmeli.
Hukukî yaptırımlar ve uluslararası iş birliği. Yasa dışı sitelere karşı uluslararası düzeyde takibat artırılmalı; ödeme altyapıları ve para aklama kanalları hedef alınmalı. Sadece yerel engelleme değil, ödeme kanallarının, reklam ağlarının ve domain kayıt zincirinin kesilmesi gerekli.
Esasen konu gerçekten önemli..
Bu mesele sadece “bireysel zaaf” değil, bir kamu sağlığı ve ekonomi sorunu olarak da değerlendirilmeli
Gençlerin gelecekleri, ailelerin rızkı ve iş güvencesi bu çarkın içinde eriyip gidiyor. Birkaç kişinin servetine servet katan bu mekanizma, kısa vadede bazılarına kâr sağlasa da toplumun uzun vadeli maliyetlerini katlıyor. Her şeyden önemlisi aileler parçalanıyor, sosyal adalet zedeleniyor, üretkenlik kaybı artıyor.
Bu noktada bizim Gazetecilik görevimiz de net: Görünür kılmak, sorumluları sormak, çözüm yollarını ısrarla gündemde tutmak.
Devlet, finans kuruluşları, teknoloji platformları ve toplumun her kesimi el ele vermezse daha çok ocak sönecek. Bugün sesimizi yükseltmezsek, yarın pişmanlık hiçbir şeyi geri getirmeyecek…Öyle düşünüyorum..