Anadolu’nun güzel bir sözü vardır: “Eğri oturup doğru konuşalım.”
AK Parti’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde iktidara gelişinin üzerinden yıllar geçti. Bu sürede çok şey yapıldı. Köprüler, havalimanları tamamlandı, yollar açıldı. IMF kapılarında dilencilik dönemi bitti, medya vesayetinden askeri vesayete kadar birçok engel aşıldı.Fitne merkezleri kapatıldı.
Türkiye, sadece kendi içinde değil, dış politikada da piyon değil oyun kurucu olduğunu ortaya koydu. Akdeniz’de, Karadeniz’de “Biz varız” dedi.
Tüm bunlara “eyvallah.” Ancak bugün geldiğimiz noktada başka bir tabloyu konuşmamız gerekiyor.
Bakın;
Rahmetli Özal döneminde sıkça dile getirilen “orta direk” artık ortadan kalktı.Zengiler iyice zenginleşti, orta halli insanlar ise fakirleşmeye başladı.
Oysa AK Parti’yi iktidara taşıyan emekli, işçi, küçük esnaf bugün kızgın, küskün. Esnafın durumu ortada, vatandaşın alım gücü erimiş. Cumhurbaşkanı Erdoğan faize karşı olduğunu defalarca dile getirdi ama küçük esnaf hâlâ yüksek kredi faizleriyle boğuşuyor.
Burada kritik soru şudur:
Kim direnç gösteriyor?
Esasen konuyu bir yere getirmek istiyorum;
Esnaf Kefalet Kooperatifleri veya Tarım Kredi Kooperatifleri mercek altına alınıyor mu? Verilen krediler gerçekten amacına uygun mu kullanılıyor, yoksa birilerinin altına, dövize yatırmasına göz yumularak zenginleşmeleri mi sağlanıyor?
Okullar açıldı. Şehirde pazarda kıyafet almak için çırpınan, çocuğunun ihtiyaçlarını karşılamak için adeta pazarlıkta canı çıkan anneleri, babaları gördük. Cumhurbaşkanımız Erdoğan yetimin, öksüzün hakkını her platformda savunurken, koltuk gücüyle cebini dolduranların kamu kaynaklarını kendi çıkarları için kullananların varlığına kim dur diyecek?
Kimse farklı yorumlamaya kalkmasın…Bu mesele bir siyasi tartışma değil, insani bir gerçekliktir. İster AK Parti’den olsun, ister CHP’den, ister başka bir partiden… Kamu kaynaklarını sömüren, milletin sırtından nemalanan kim varsa yakasına yapışılarak hesap sorulmalıdır.
Üç kuruş vergi veya SGK borcu olan esnafa yada aileden kalan bir ev kirasıyla geçinmeye çalışan vatandaşa e-haciz işlemi uygulanabiliyorsa, milyonları götüren yüzsüzlere de aynı şekilde işlem yapılmalıdır. Halkın istediği adalet tam da budur.
Bir de son dönemin “modası” konkordato meselesi var. Lüks içinde yaşayacaksın, yatlarda sefalar süreceksin, milyonluk daireler satacaksın, sonra da borçlarını ödememek için mahkemeye başvurarak konkordato ilan edeceksin. Bu nasıl iş?
Borcu olan mallarını, gayrimenkullerini hatta başka şirketlere yada yakınlarını üzerine aktardığı paraları geri getirip borcunu ödesin. Getirmiyorsa hukuki süreç işletilerek satışlar gerçekleştirilsin. Binlerce mağdurun ne suçu var?
Bana göre sorun şudur:
Üç kuruşla yaşam mücadelesi veren insanlar ile “ensesi kalın” tabir edilen kesimler aynı kefeye konulmamalıdır. Bu millet adalet ister, hakkaniyet ister, samimiyet ister.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan Akyıldız
Eğri Oturup Doğru Konuşalım…
Anadolu’nun güzel bir sözü vardır: “Eğri oturup doğru konuşalım.”
AK Parti’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde iktidara gelişinin üzerinden yıllar geçti. Bu sürede çok şey yapıldı. Köprüler, havalimanları tamamlandı, yollar açıldı. IMF kapılarında dilencilik dönemi bitti, medya vesayetinden askeri vesayete kadar birçok engel aşıldı.Fitne merkezleri kapatıldı.
Türkiye, sadece kendi içinde değil, dış politikada da piyon değil oyun kurucu olduğunu ortaya koydu. Akdeniz’de, Karadeniz’de “Biz varız” dedi.
Tüm bunlara “eyvallah.” Ancak bugün geldiğimiz noktada başka bir tabloyu konuşmamız gerekiyor.
Bakın;
Rahmetli Özal döneminde sıkça dile getirilen “orta direk” artık ortadan kalktı.Zengiler iyice zenginleşti, orta halli insanlar ise fakirleşmeye başladı.
Oysa AK Parti’yi iktidara taşıyan emekli, işçi, küçük esnaf bugün kızgın, küskün. Esnafın durumu ortada, vatandaşın alım gücü erimiş. Cumhurbaşkanı Erdoğan faize karşı olduğunu defalarca dile getirdi ama küçük esnaf hâlâ yüksek kredi faizleriyle boğuşuyor.
Burada kritik soru şudur:
Kim direnç gösteriyor?
Esasen konuyu bir yere getirmek istiyorum;
Esnaf Kefalet Kooperatifleri veya Tarım Kredi Kooperatifleri mercek altına alınıyor mu? Verilen krediler gerçekten amacına uygun mu kullanılıyor, yoksa birilerinin altına, dövize yatırmasına göz yumularak zenginleşmeleri mi sağlanıyor?
Okullar açıldı. Şehirde pazarda kıyafet almak için çırpınan, çocuğunun ihtiyaçlarını karşılamak için adeta pazarlıkta canı çıkan anneleri, babaları gördük. Cumhurbaşkanımız Erdoğan yetimin, öksüzün hakkını her platformda savunurken, koltuk gücüyle cebini dolduranların kamu kaynaklarını kendi çıkarları için kullananların varlığına kim dur diyecek?
Kimse farklı yorumlamaya kalkmasın…Bu mesele bir siyasi tartışma değil, insani bir gerçekliktir. İster AK Parti’den olsun, ister CHP’den, ister başka bir partiden… Kamu kaynaklarını sömüren, milletin sırtından nemalanan kim varsa yakasına yapışılarak hesap sorulmalıdır.
Üç kuruş vergi veya SGK borcu olan esnafa yada aileden kalan bir ev kirasıyla geçinmeye çalışan vatandaşa e-haciz işlemi uygulanabiliyorsa, milyonları götüren yüzsüzlere de aynı şekilde işlem yapılmalıdır. Halkın istediği adalet tam da budur.
Bir de son dönemin “modası” konkordato meselesi var. Lüks içinde yaşayacaksın, yatlarda sefalar süreceksin, milyonluk daireler satacaksın, sonra da borçlarını ödememek için mahkemeye başvurarak konkordato ilan edeceksin. Bu nasıl iş?
Borcu olan mallarını, gayrimenkullerini hatta başka şirketlere yada yakınlarını üzerine aktardığı paraları geri getirip borcunu ödesin. Getirmiyorsa hukuki süreç işletilerek satışlar gerçekleştirilsin. Binlerce mağdurun ne suçu var?
Bana göre sorun şudur:
Üç kuruşla yaşam mücadelesi veren insanlar ile “ensesi kalın” tabir edilen kesimler aynı kefeye konulmamalıdır. Bu millet adalet ister, hakkaniyet ister, samimiyet ister.
Gerçek sınav tam da budur.