Bazı insanlar hayat yolculuğuna bir adım önde başlar. Kimi, doğuştan gelen imkânlarla çevresinin görmediği fırsatlara kavuşur; kimi ise zekâsı, gayreti ve sabrıyla çetin yolları aşarak ilerlemeye çalışır.
Ancak kaderin cilvesi midir, sistemin çarpıklığı mı bilinmez; bazen hiçbir kabiliyeti olmayanlar sadece “doğru ailede” doğdukları için yüksek mevkileri işgal ederler.
Bugün siyasette de, bürokraside de bu örneklere sıkça rastlamak mümkündür. Babasının, annesinin veya çevresinin nüfuzu sayesinde “bey-paşa” olan çok insan vardır. Oysa bir alanda başarı için yalnızca soy-sop yeterli değildir. Özellikle ticarette... Çünkü hiç kimse maharetli olmayan birine malını teslim etmez, parasıyla riske girmez. Ticaretin terazisi torpile işlemez.
Tarih ise tüm bu çelişkileri bazen çok küçük bir ayrıntıyla anlatır. Hatta bir “bit” ile...
“Bir Bitlik Şans” diye kayıtlara geçen, Rüstem Paşa’nın hikayesi ile devam edelim...
Kanuni Sultan Süleyman döneminde geçen bir hikâye, tarihin bu “küçük ama kader belirleyici” ayrıntılarından biridir.
Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa, padişahın kızı Mihrimah Sultan’la evlenmek ister. Kanuni de bu zeki ve çalışkan devlet adamına kızını vermeye razıdır. Ancak bir söylenti işin seyrini değiştirir: “Paşa cüzzamlı olabilir.” O dönem için cüzzam, evlilik bir yana, görevden azil sebebidir.
Kanuni, hekimbaşıyla bu durumu konuşur. Hekimbaşı şöyle der: “Cüzzamlı insanda bit barınmaz.” Bunun üzerine padişah, gizlice Diyarbakır’a adamlar gönderir. Rüstem Paşa’nın çamaşırları incelenir ve aralarında canlı bir bit bulunur. Bu, onun cüzzamlı olmadığını ispatlar. Yani kaderini bir bit belirler!
Bu olay halk arasında o kadar dillendirilir ki, bugün hâlâ söylenen şu deyime dönüşür:
“Bahtı açık olanın biti bile işe yarar.”
Gelelim bugünün Bitlerine..
Tarihteki bu masum “bit”, ehil bir devlet adamının önünü açmıştır. Ancak bugün görüyoruz ki, adı bit olmayan ama aynı işleve sahip birçok “araç” birtakım yeteneksiz insanların önü açmak için kullanılmaktadır. Torpil, yandaşlık, adam kayırma gibi modern “bitler”, ne yazık ki hem kamuda hem de yerel yönetimler de ehliyetin, liyakatin yerini almıştır.
Üzücü olan, bu yöntemlerle yükselenlerin yalnızca kendilerine fayda sağlamasıdır. Ne şehre, ne millete, ne devlete hayırları dokunur. Hatta çoğu zaman zarar verirler.
Yine de umutsuz olmayalım, umut her zaman vardır…Yani Allahtan umut kesilmez..
Ama tarih bize bir şey daha öğretir: Bazen en umulmadık anlarda, küçük bir detay kaderin yönünü değiştirebilir. Herkesin bir gün kendi “şans bitini” bulabileceği ihtimali, insanın umudunu diri tutar.
Çünkü tarih bazen gerçekten bitleriyle tekerrür eder.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Bursada Meydan
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan Akyıldız
Osmanlıdan günümüze “Liyakatin” bitli hikayesi
Bazı insanlar hayat yolculuğuna bir adım önde başlar. Kimi, doğuştan gelen imkânlarla çevresinin görmediği fırsatlara kavuşur; kimi ise zekâsı, gayreti ve sabrıyla çetin yolları aşarak ilerlemeye çalışır.
Ancak kaderin cilvesi midir, sistemin çarpıklığı mı bilinmez; bazen hiçbir kabiliyeti olmayanlar sadece “doğru ailede” doğdukları için yüksek mevkileri işgal ederler.
Bugün siyasette de, bürokraside de bu örneklere sıkça rastlamak mümkündür. Babasının, annesinin veya çevresinin nüfuzu sayesinde “bey-paşa” olan çok insan vardır. Oysa bir alanda başarı için yalnızca soy-sop yeterli değildir. Özellikle ticarette... Çünkü hiç kimse maharetli olmayan birine malını teslim etmez, parasıyla riske girmez. Ticaretin terazisi torpile işlemez.
Tarih ise tüm bu çelişkileri bazen çok küçük bir ayrıntıyla anlatır. Hatta bir “bit” ile...
“Bir Bitlik Şans” diye kayıtlara geçen, Rüstem Paşa’nın hikayesi ile devam edelim...
Kanuni Sultan Süleyman döneminde geçen bir hikâye, tarihin bu “küçük ama kader belirleyici” ayrıntılarından biridir.
Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa, padişahın kızı Mihrimah Sultan’la evlenmek ister. Kanuni de bu zeki ve çalışkan devlet adamına kızını vermeye razıdır. Ancak bir söylenti işin seyrini değiştirir: “Paşa cüzzamlı olabilir.” O dönem için cüzzam, evlilik bir yana, görevden azil sebebidir.
Kanuni, hekimbaşıyla bu durumu konuşur. Hekimbaşı şöyle der: “Cüzzamlı insanda bit barınmaz.” Bunun üzerine padişah, gizlice Diyarbakır’a adamlar gönderir. Rüstem Paşa’nın çamaşırları incelenir ve aralarında canlı bir bit bulunur. Bu, onun cüzzamlı olmadığını ispatlar. Yani kaderini bir bit belirler!
Bu olay halk arasında o kadar dillendirilir ki, bugün hâlâ söylenen şu deyime dönüşür:
“Bahtı açık olanın biti bile işe yarar.”
Gelelim bugünün Bitlerine..
Tarihteki bu masum “bit”, ehil bir devlet adamının önünü açmıştır. Ancak bugün görüyoruz ki, adı bit olmayan ama aynı işleve sahip birçok “araç” birtakım yeteneksiz insanların önü açmak için kullanılmaktadır. Torpil, yandaşlık, adam kayırma gibi modern “bitler”, ne yazık ki hem kamuda hem de yerel yönetimler de ehliyetin, liyakatin yerini almıştır.
Üzücü olan, bu yöntemlerle yükselenlerin yalnızca kendilerine fayda sağlamasıdır. Ne şehre, ne millete, ne devlete hayırları dokunur. Hatta çoğu zaman zarar verirler.
Yine de umutsuz olmayalım, umut her zaman vardır…Yani Allahtan umut kesilmez..
Ama tarih bize bir şey daha öğretir: Bazen en umulmadık anlarda, küçük bir detay kaderin yönünü değiştirebilir. Herkesin bir gün kendi “şans bitini” bulabileceği ihtimali, insanın umudunu diri tutar.
Çünkü tarih bazen gerçekten bitleriyle tekerrür eder.