Geçtiğimiz pazar günü Bursa Kent Meydanı, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in katılımıyla gerçekleşen “Millet İradesine Sahip Çıkıyoruz” mitingine ev sahipliği yaptı.
Esasen,CHP’nin son yerel seçimlerde hem Bursa Büyükşehir Belediyesi’ni hem de Osmangazi Belediyesi’ni kazanmasının ardından düzenlenen bu miting, hem partinin moral üstünlüğünü pekiştirme hem de kamuoyuna güçlü bir mesaj verme niteliği taşıyordu.
Mitingde dikkat çeken en önemli söylemlerden biri Özgür Özel’in “47 yıldır Bursa bizim dışımızdaki partilerin başkanlarınca yönetildi. Artık öyle kale diye bir şey kalmadı” cümlesi oldu.
Bu söylem, bana göre sadece Bursa özelinde değil, Türkiye genelinde siyaset dilinin değişmeye başladığının da işareti olarak değerlendirilebilir. Zira Özel’in dile getirdiği “kale siyaseti” ve “kutuplaşma siyaseti” artık CHP’nin retoriğinde geride bırakılmak isteniyor.
Bursa’nın uzun yıllardır “AK Parti’nin kalesi” olarak anılması, bu mitingde adeta sorgulandı. Özel, bu iddiaya karşılık olarak “Millet ben milli iradeysem, görevi ben veririm. Sorunum var, çözüm istiyorum ve görevi Mustafa Bozbey’e veriyorum” diyerek halkın iradesine vurgu yaptı.
Bu söylemin, CHP'nin son dönemde yerel yönetimlerde gösterdiği başarıyı arkasına alarak bir güçlenme stratejisine dönüştürmek istediği şeklinde yorumlandı.
Ancak mitingde en az Bursa kadar adı geçen bir diğer isim de Yolsuzluk Operasyonu kapsamın da gözaltına alarak tutuklanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu idi. Özgür Özel’in “Cumhurbaşkanı adayımızı elinden tutup buraya getireceğim” ifadesi, CHP’nin İmamoğlu üzerinden şekillendirdiği stratejinin devam ettiğini gösteriyor.
Bu noktada şunu rahatlıkla ifade edebilirim; CHP Genel Başkanı Özgür Özel tarafından yürütülen bu stratejinin sürdürülebilirliği halen ciddi soru işaretleri barındırıyor.Bunu sadece ben değil CHP ye oy veren CHP’lilerde söylüyor.
Zira Ankara’da hâlen süren davalar, “Şaibeli” olarak nitelenen CHP kurultayının iptal edilme ihtimali ve parti içinden bazı isimlerin suç duyuruları, önümüzdeki yaz aylarının CHP için sıcak ve çalkantılı geçeceğinin habercisi olabilir.
Şayet kurultay iptal edilirse ve parti yönetimi yeniden Kemal Kılıçdaroğlu’na geçerse, İmamoğlu merkezli stratejinin de yön değiştirmesi kaçınılmaz hale gelir.
Ayrıca İmamoğlu’na yönelik yargı süreçlerinin sürüyor olması, tutuklanan bazı isimlerin itirafçı konumuna gelmesi gibi gelişmeler, CHP’nin uzun vadeli siyasi planlarını sekteye uğratabilir. Parti içerisinden bu stratejiyi eleştiren seslerin yükselmesi ise dikkatle izlenmesi gereken bir başka gelişme olarak değerlendiriliyor.
Yine de Bursa mitingine dönersek, CHP'nin bu mitingde amacına ulaştığını, en azından tabanını konsolide ettiğini söylemek mümkün. CHP'li belediyelerin ve teşkilatın katkısıyla düzenlenen miting, yerel seçimlerin ardından partinin moral üstünlüğünü pekiştirme adına önemli bir adım olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz.
Nihayetinde, siyasette bir günde bile çok şey değiştirebilir. Bugünün güçlü görünen stratejisi, yarının çıkmazına dönüşebilir.
Bu nedenle hep birlikte bekleyip göreceğiz:
Bursa mitingi bir dönüm noktası mıydı, yoksa kısa vadeli bir moral yükseltisi mi?
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Bursada Meydan
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan Akyıldız
Özel’in Bursa hamlesi Ve İmamoğlu stratejisi...
Geçtiğimiz pazar günü Bursa Kent Meydanı, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in katılımıyla gerçekleşen “Millet İradesine Sahip Çıkıyoruz” mitingine ev sahipliği yaptı.
Esasen,CHP’nin son yerel seçimlerde hem Bursa Büyükşehir Belediyesi’ni hem de Osmangazi Belediyesi’ni kazanmasının ardından düzenlenen bu miting, hem partinin moral üstünlüğünü pekiştirme hem de kamuoyuna güçlü bir mesaj verme niteliği taşıyordu.
Mitingde dikkat çeken en önemli söylemlerden biri Özgür Özel’in “47 yıldır Bursa bizim dışımızdaki partilerin başkanlarınca yönetildi. Artık öyle kale diye bir şey kalmadı” cümlesi oldu.
Bu söylem, bana göre sadece Bursa özelinde değil, Türkiye genelinde siyaset dilinin değişmeye başladığının da işareti olarak değerlendirilebilir. Zira Özel’in dile getirdiği “kale siyaseti” ve “kutuplaşma siyaseti” artık CHP’nin retoriğinde geride bırakılmak isteniyor.
Bursa’nın uzun yıllardır “AK Parti’nin kalesi” olarak anılması, bu mitingde adeta sorgulandı. Özel, bu iddiaya karşılık olarak “Millet ben milli iradeysem, görevi ben veririm. Sorunum var, çözüm istiyorum ve görevi Mustafa Bozbey’e veriyorum” diyerek halkın iradesine vurgu yaptı.
Bu söylemin, CHP'nin son dönemde yerel yönetimlerde gösterdiği başarıyı arkasına alarak bir güçlenme stratejisine dönüştürmek istediği şeklinde yorumlandı.
Ancak mitingde en az Bursa kadar adı geçen bir diğer isim de Yolsuzluk Operasyonu kapsamın da gözaltına alarak tutuklanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu idi. Özgür Özel’in “Cumhurbaşkanı adayımızı elinden tutup buraya getireceğim” ifadesi, CHP’nin İmamoğlu üzerinden şekillendirdiği stratejinin devam ettiğini gösteriyor.
Bu noktada şunu rahatlıkla ifade edebilirim; CHP Genel Başkanı Özgür Özel tarafından yürütülen bu stratejinin sürdürülebilirliği halen ciddi soru işaretleri barındırıyor.Bunu sadece ben değil CHP ye oy veren CHP’lilerde söylüyor.
Zira Ankara’da hâlen süren davalar, “Şaibeli” olarak nitelenen CHP kurultayının iptal edilme ihtimali ve parti içinden bazı isimlerin suç duyuruları, önümüzdeki yaz aylarının CHP için sıcak ve çalkantılı geçeceğinin habercisi olabilir.
Şayet kurultay iptal edilirse ve parti yönetimi yeniden Kemal Kılıçdaroğlu’na geçerse, İmamoğlu merkezli stratejinin de yön değiştirmesi kaçınılmaz hale gelir.
Ayrıca İmamoğlu’na yönelik yargı süreçlerinin sürüyor olması, tutuklanan bazı isimlerin itirafçı konumuna gelmesi gibi gelişmeler, CHP’nin uzun vadeli siyasi planlarını sekteye uğratabilir. Parti içerisinden bu stratejiyi eleştiren seslerin yükselmesi ise dikkatle izlenmesi gereken bir başka gelişme olarak değerlendiriliyor.
Yine de Bursa mitingine dönersek, CHP'nin bu mitingde amacına ulaştığını, en azından tabanını konsolide ettiğini söylemek mümkün. CHP'li belediyelerin ve teşkilatın katkısıyla düzenlenen miting, yerel seçimlerin ardından partinin moral üstünlüğünü pekiştirme adına önemli bir adım olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz.
Nihayetinde, siyasette bir günde bile çok şey değiştirebilir. Bugünün güçlü görünen stratejisi, yarının çıkmazına dönüşebilir.
Bu nedenle hep birlikte bekleyip göreceğiz:
Bursa mitingi bir dönüm noktası mıydı, yoksa kısa vadeli bir moral yükseltisi mi?
Yorumu okuyuculara bırakalım…