Bursa son haftalarda, adeta bir film gibi seyrediyor gelişmeleri...Kimler figüran kimler senaryonun içinde daha henüz daha net değil...Ama "Para, proje, gücün" tehlikeli dansı olarak ifade edilebilir.
CHP’li eski Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem’in de aralarında bulunduğu 15 kişinin rüşvet ve yolsuzluk soruşturması kapsamında tutuklanmasının üzerinden 3 gün geçmesine rağmen şehirdeki sarsıntı dinmedi. Artçı dalgalar bekleniyor...
Henüz bu gelişmenin yankıları sürerken, bu kez Atış Grup CEO’su Ahmet Atış ve dört kişi iddialara göre konut dolandırıcılığı soruşturması kapsamında gözaltına alındı.
Bursa’nın “inşaat devlerinden” biri olarak bilinen Atış Yapı, geçtiğimiz haziranda konkordato ilan etmiş, borç erteleme sürecine girmişti. Ancak iddialara göre işler durmadı; bazı projelerin ruhsatsız satıldığı, vatandaşlardan nakit para alındığı öne sürüldü. Şimdi binlerce insan mağdur, evini alamayan, emeğini kaybeden yüzlerce işçi ve taşeron var.
Oysa birkaç yıl öncesine kadar Ahmet Atış ismi, lüks projeler, sponsorluklar ve “başarı hikâyeleriyle” anılıyordu. Şimdi ise Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı, bu başarı hikâyesinin arkasında hangi ilişkiler ağı olduğunu araştırıyor.
Aslında mesele sadece bir belediye başkanının ya da bir şirketin çöküşü değil; bir dönemin denetimsizliğinin, hatta hoyrat finans düzeninin çöküşü olarak da değerlendirilebilir..
Buraya hemen bir not düşelim;
Konkordato ilan etmek yasal bir haktır ama bu hak, bazı firmaların yaptığı gibi kötü niyetle kullanılıyorsa o zaman sorgulamayı gerektirir. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı da şu günlerde onu yapıyor..
Bakın;
Gazeteci dostum Enver Akasoy'un başında bulunduğu Nöbetci Gazete tarafından yayınlanan verilere göre, 2025 yılında konkordato başvuruları 2024’ü geride bırakmış durumda. Yalnızca temmuz ayında yaklaşık 700 firma konkordato talebinde bulunmuş. Bu rakamlar, ekonomideki daralmayı gösterirken, ahlaki çöküşünde hangi boyutta olduğunu özetliyor.
Gelinen noktada artık açıkça görülüyor ki devlet bu kez düğmeye bastı. Bursa’da belediye ile müteahhit arasındaki “görünmeyen bağlar” usulsüzlük yapanlar tek tek mercek altına alınmış… Adaletin kapsama alanına girmiş...
Hep söylerim ya Devlet delikanlıdır; yaşlanmaz, unutturmaz.
Ama unutulmaması gereken bir şey daha var:
Parayı kaybeden yeniden kazanır, güveni kaybeden bir daha bulamaz.
Bugün Bursa’nın kaybettiği en büyük değer, işte o güven duygusudur.
Bu şehirde yeniden inşa edilmesi gereken de budur...
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan Akyıldız
"Para, proje, gücün" tehlikeli dansı...
Bursa son haftalarda, adeta bir film gibi seyrediyor gelişmeleri...Kimler figüran kimler senaryonun içinde daha henüz daha net değil...Ama "Para, proje, gücün" tehlikeli dansı olarak ifade edilebilir.
CHP’li eski Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem’in de aralarında bulunduğu 15 kişinin rüşvet ve yolsuzluk soruşturması kapsamında tutuklanmasının üzerinden 3 gün geçmesine rağmen şehirdeki sarsıntı dinmedi. Artçı dalgalar bekleniyor...
Henüz bu gelişmenin yankıları sürerken, bu kez Atış Grup CEO’su Ahmet Atış ve dört kişi iddialara göre konut dolandırıcılığı soruşturması kapsamında gözaltına alındı.
Bursa’nın “inşaat devlerinden” biri olarak bilinen Atış Yapı, geçtiğimiz haziranda konkordato ilan etmiş, borç erteleme sürecine girmişti. Ancak iddialara göre işler durmadı; bazı projelerin ruhsatsız satıldığı, vatandaşlardan nakit para alındığı öne sürüldü. Şimdi binlerce insan mağdur, evini alamayan, emeğini kaybeden yüzlerce işçi ve taşeron var.
Oysa birkaç yıl öncesine kadar Ahmet Atış ismi, lüks projeler, sponsorluklar ve “başarı hikâyeleriyle” anılıyordu. Şimdi ise Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı, bu başarı hikâyesinin arkasında hangi ilişkiler ağı olduğunu araştırıyor.
Aslında mesele sadece bir belediye başkanının ya da bir şirketin çöküşü değil; bir dönemin denetimsizliğinin, hatta hoyrat finans düzeninin çöküşü olarak da değerlendirilebilir..
Buraya hemen bir not düşelim;
Konkordato ilan etmek yasal bir haktır ama bu hak, bazı firmaların yaptığı gibi kötü niyetle kullanılıyorsa o zaman sorgulamayı gerektirir. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı da şu günlerde onu yapıyor..
Bakın;
Gazeteci dostum Enver Akasoy'un başında bulunduğu Nöbetci Gazete tarafından yayınlanan verilere göre, 2025 yılında konkordato başvuruları 2024’ü geride bırakmış durumda. Yalnızca temmuz ayında yaklaşık 700 firma konkordato talebinde bulunmuş. Bu rakamlar, ekonomideki daralmayı gösterirken, ahlaki çöküşünde hangi boyutta olduğunu özetliyor.
Gelinen noktada artık açıkça görülüyor ki devlet bu kez düğmeye bastı. Bursa’da belediye ile müteahhit arasındaki “görünmeyen bağlar” usulsüzlük yapanlar tek tek mercek altına alınmış… Adaletin kapsama alanına girmiş...
Hep söylerim ya Devlet delikanlıdır; yaşlanmaz, unutturmaz.
Ama unutulmaması gereken bir şey daha var:
Parayı kaybeden yeniden kazanır, güveni kaybeden bir daha bulamaz.
Bugün Bursa’nın kaybettiği en büyük değer, işte o güven duygusudur.
Bu şehirde yeniden inşa edilmesi gereken de budur...
Fazla söze ne hacet...