Son zamanların televizyonlardaki tartışma konusu.
Konu çok doğru.
Bakış açıları değişik.
Fransa’daki ‘sarı yelekliler’ meselesinde sadece sarıdan başka farklı renklere bakmıyoruz.
Hal bu ki bir ana renk dört rengin birleşmesinden oluşuyor.
CMYK yani Cyan, Magenta, Yellow, Black renk uzayıdır.
Siyah renk sonradan katılsa bile bu dört renk, tram yöntemi ile tek bir rengi oluşturur.
Tram, renklerin en ufak parçasıdır.
Bu yöntemle Fransa’daki olaylara ve uzantılarına bakacak olursak eğer dünya değişiyor, hatta Fransa da yeni bir Avrupa yaratılmaya çalışılıyor.
Fransa’da olaylara gruplaşarak fiziki olarak müdahale edip değiştirilmeye çalışılırken diğer tarafta ise daha farklı yöntemlerle insanları değiştiriyorlar.
İnsanlar nasıl değiştirilebilir?
Bir dönem bir ülke de halka mısır yedirilerek çok daha sinirli olmaları, asabi olmaları sağlanırken bugün İsrail, ABD vs GDO’lu ürünler ile insanların fiziki ve ruh halini değiştiriyorlar.
Çok ilginç gelebilir ama bugün ruhumuzu kimyasallar ile satın alıyorlar.
Bir ruh halinden bahsedeyim.
Bir markette alışveriş yapan müşteri kasiyere para ödüyor fakat 10 kuruşun olmadığını söyleyen kasiyere her türlü hakaret eden müşteri, yıllarca hakkını hukukunu milyonlarca yiyen siyasetçilere haykıramaz çünkü yemez.
‘İçimizdeki Yusuf’ buna müsaade etmez.
Domuz etinin haram olduğunu her ortam da anlatırken, hak hukuk konusunda da hiç sesimiz çıkmıyor bir yerde bir hata var.
Siyasette hedeflerimiz hep helal olmuştur . Fakat her nedense hedefimize haram yollardan gideriz.
Bu büyük çelişkilere itiraz edecek büyüklerimiz nerede peki?
Onlar, bakanlıkları, müftülük makamlarını, akademik kariyerlerini kaybetmek istemiyorlar.
Bireysel çıkarlarımız toplumsal çıkarlarımızın önüne geçmiş durumda.
Bedava gelen bir Marlboro bize iki saat yeter sonrası nedir peki?
Her gün bize bedava bir şeyler getiren mi olacak?
Hal bu ki, ülke ekonomisi benim ekonomimden daha önemli.
Yani ülke ekonomisi iyi olursa benim alacağım pay daha fazla olacaktır.
Dolayısıyla bugün üretim, tarım, hayvancılık vs. çok önemli. Maliyetlerin yüksek olmasıyla birlikte üretim yapamıyoruz.
Uyanmak zorundayız.
Dünya değişiyor?
Önce kendimizi değiştirirsek dünyayı olumsuz yönde değiştirenlerin karşısında direnç sahibi oluruz ve küresel güçler karşısında güçlü oluruz.
Bugün siyasetçilerin bireysel beklentilerini bir kanara koyarak samimiyetle düşünüp bu sorumluluğun ne kadar ağır olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Mezarlıklar ‘vazgeçilmezler(!)’  ile dolup taşıyor…
Hatırlatmak istedim.