1 Ocak tarihinde başlayan seçim süreci ,YSK seçim takvimine göre 19 Şubatta adayların resmen verileceği son tarih.3 Mart ise adayların resmen açıklanacağı tarih.31 Mart ise halkın özgür iradesiyle oy kullanacağı seçim tarihidir.
Başından beri söylediğimiz şey şu ki, bu seçim de adaya mı partiye mi oy verilir sorusuna cevap almaktı hep.
Gerçi son 16 yıllık süreçte bu sıralamaya bir de lider faktörü eklendi.
‘Lider’ kavramı ilave oldu.
Partiye mi? Adaya mı? Lider’e mi?
16 yıllık süre içinde AK Parti’de partiye değil adaya değil de hep lider’e oy verildi.
Peki bundan sonra nasıl şekillenecek?
Belediye başkanlarının çoğuna olan öfke durumun rotasını kaydırdı.
Her ne kadar Lider’den vazgeçilmese de bu öfke ve kırgınlık oy kullanmamaya itebilir.
24 Haziran seçimlerinde bunları hep birlikte gördük.
Gördük görmesine ama ‘hatalardan ders çıkaramadık’ 
Belgeler görmemezlikten gelindi,yazdıklarımız yığınla çöpe atıldı hiçbirşey dikkate alınmadı.
Belki de haklılık payları da vardı?
Bloklaşan bu dünya’da grup siyaseti yapan siyasetçiler bu hastalığı gazetecilerede bulaştırdı.
Dolayısıyla çoğunlukla her bir gazetecinin de tercih ettiği bir veya birkaç siyasetçi olunca basına olan güvende azaldı.
Siyasetçiler kendilerine çekidüzen vermez ise bu iş daha geniş bir yelpazeye yayılacaktır.
Tabi bu sorumluluk önce akademisyenlere,sonra imam efendilere ait olsa da, aile faktörü en temel unsurdur.
Aile çocuğunu özgür yetiştirecek diye başka bir çocuğu dövmesine müdahale etmediği gibi bir de razı oluyor sonra da o belalı çocuk başımıza siyasetçi belasını bulaştırıyor ve o çocuk o kafa ile bizi yönetiyor.
Özgürlüğünüz vatsın!
Velhasıl bu seçimde AK Parti’nin oy kaybedeceğini tahmin etmek büyük bir ustalık, meziyet gerektirmez.
İktidarın en büyük avantajı ise muhalefetin olmamasıdır vesselam..