SON DAKİKA
Hava Durumu

Kuşaktan kuşağa-Turgut Özkan

Yazının Giriş Tarihi: 27.05.2023 13:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.05.2023 13:02

Kuşaktan Kuşağa’nın yeni bölümüne hoş geldiniz. Bu bölümde konuğumuz, CHP Bursa il Başkanı Sayın Turgut Özkan. Hoş geldiniz efendim.

+Hoş bulduk. Siz de hoş geldiniz.

-Hoş bulduk. İlk sorumuz okurlarımızın sizi tanıması minvalinde, Turgut Özkan kimdir?

+ Ben, 1969’da Bursa Gemlik’te doğdum. Ortaokulu Bursa erkek lisesinde, lisenin ilk üç yılını askeri lisede, son sınıfı Bursa erkek lisesinde okudum. Üniversitede İstanbul Hukuk fakültesinde eğitimimi tamamladım. 1994 yılında avukatlığa başladım. Serbest avukat olarak çalışıyorum. Yönetim kuruluna seçildiğimden beri CHP Bursa il Genel Sekreteriydim. İl başkanımızın milletvekilliği adaylığı münasebetiyle istifa etmesinin ardından yönetim kurulu tarafından il başkanı seçildim. Yaklaşık dört aydır da bu görevi sürdürüyorum.

-14 Mayıs seçimlerini siz Cumhuriyet Halk Partisi adına Bursa ve Türkiye geneli sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?

+ Biliyorsunuz seçimin bir parlamento tarafı vardı, bir de cumhurbaşkanlığı tarafı vardı. Meclis Aritmetiğinde son dönemde Bursa’da beş milletvekilimiz vardı. Şimdi altı oldu. Tabii ki gönül isterdi ki daha da çok olsun. Mesela Sayın İsmet Karaca, birinci bölge dördüncü sıra adayımız, çok ufak bir oy farkıyla kaçırdı. Bu noktada üzüntülüyüz. Cumhurbaşkanlığı seçimi tarafındaysa geçen seçime göre oylarımızı arttırdık. Diğer rakibi geçecek kadar artmadı belki ama onların oyu düştü, bizimkisi arttı. Genel sonuca bakarsanız, bir aday daha önde olsa bile kazananın olmadığı, berabere biten bir seçim olduğunu görebilirsiniz. Şimdi ikinci tura hazırlanıyoruz.

-İlk turda Türkiye geneli %25, Bursa’da ise %23,5 civarı bir oy aldı Cumhuriyet Halk Partisi. Kemal Kılıçdaroğlu ise Türkiye geneli %45, Bursa’da ise %40 civarı bir oy aldı. Bu durumu değiştirmek için 28 Mayıs ikinci tur seçimlerinde nasıl bir politika izlediniz?

+ Öncelikle tabii ki oylarını alamadığımız kesime yönelik bir çalışma yaptık. Yani Sinan bey ve Muharrem beye oy veren seçmen, oy kullanmayan seçmen ve Tayyip Erdoğan’a oy veren seçmene yönelik bir çalışma yürüttük. Ne olursa olsun iki adaylı bir seçimde her zaman kazanma olasılığınız vardır. Çalışmamızın temelini bu ana fikir oluşturdu.

-Peki, Sayın İnce seçimlerden çekildi biliyorsunuz. Buna rağmen %0,4 civarı bir oy aldı. Şayet çekilmeseydi ve seçim üç yerine dört adayla yapılmış olsaydı on oranlarında ne gibi bir değişiklik olurdu?

+Sonuç anlamında değişmezdi. Çünkü sonuç olarak kazananı olmayan bir seçim var ortada. Az ya da çok her adaydan oy alacaktı Sayın İnce. Ancak sonuç olarak seçim yine de ikinci tura kalırdı ve aynı adaylarla kalırdı. Nihayetinde seçim her türlü berabere bitmiş olurdu. Şayet sorunuz oyları nereden alırdı şeklindeyse, ben Muharrem incenin oyunun her partiye dağıldığını düşünüyorum. Matematiksel olarak en çok Sinan Oğan’a gitmiş gibi duruyor. Ama elbette bunu tam olarak bilmemiz mümkün değil. Sorunun başına dönersek, seçime girseydi oy dağılımı çok fazla değişmezdi. Çok fazla oy alacağını da düşünmüyorum. Aynı sıralamayla, aynı iki adayla tekrardan ikinci tura gidilirdi. Nihai sonuç değişmezdi. Belki de yaptığı araştırmalarla bunu fark edince çekildi. Sonuç anlamında çok bir etki yaratacağını düşünmüyorum.

-2. Turda sonuç olarak ilk turda %49,5 almış bir adaya karşı, %44,9 almış bir aday var. Bu sonuç ikinci turu nasıl etkiler? Katılım ilk turda %88,8’di. İkinci turda durum ne olur? Aradaki oy farkı olarak 2.500.000 açıklandı ancak sandığa gitmeyen 8 milyondan fazla seçmen var. Bu seçmen sandığa gider mi? Gittiğinde tercihi ne yönde olur? İkinci tur adına neler düşünüyorsunuz?

+Tabii, birincisi sandığa gitmeyen önemli bir kitle var. İkincisi, Sinan beye oy veren bir kitle var. Toplasanız yaklaşık 11 milyona yakın oy yapıyor. Bu oyların, belli bir oranda bir adaya, belli bir oranda başka bir adaya yönelme ihtimali var. Siyasette 24 saat çok uzundur. Son ana kadar seçimin ne olacağını bilemeyiz. Asla ortada kapanmayacak bir fark yok. Rahatlıkla kapanabilir, sonuçta tekrar sandığa gidiliyor. Sil baştan bir kampanya yapıldı. Ne Tayyip Erdoğan’ın oyu sarsılmaz bir oy, ne de bizim oyumuz sarsılmaz bir oy. Motivasyonu yüksek, kazanma hevesi çok, çalışkanlığı yüksek olan kazanacak. Ama Ak Parti “%0,5 alırsak kesin kazandık.“ Düşüncesiyle hareket etse keşke. Ama ne olursa olsun biz bu seçimi kazanacağız. Bu mantaliteyle 2019’da İstanbul seçimlerini iptal ettiler ve kazandık. Geride veya önde olmanız bir şey değiştirmiyor. Diğer adaya oy veren seçmenle aranızdaki ilişki durumu belirleyen unsur oluyor. Biz çok tecrübeli bir partiyiz. Böyle bir seçimin de üstesinden çok rahatlıkla geliriz. Bütün örgütümüz ayakta. Okul sorumlusundan, Müşahidine kadar her şey hazır. Biz burada şimdiye kadar olmuş ufak tefek de olsa aksaklıkların hepsinin giderilmesi için uğraşıyoruz. Millet İttifakı üyesi diğer partilerin il Başkanları geliyor. Onlarla beraber ortak kararlar alıyoruz. İkinci turun şöyle bir farkı var. Karşınızda zaten sizin vaatlerinizi dinlemiş ilk turda oy vermek için kafasında bir adayı kestirmiş bir seçmen profili var. Bunun üstüne bir şey katıyorsunuz. Çok rahatlıkla bu seçmen kitlesinin yeniden değerlendirme yapabileceğini düşünüyorum.

-Bildiğiniz üzere, parlamento seçimleri tamamlandı. Şayet dediğiniz gibi oldu ve Kemal Kılıçdaroğlu ikinci turda seçimi kazandı. Millet ittifakın mecliste azınlık durumunda iken verdiği en önemli vaat olan parlamenter sisteme geçiş mümkün değil. Kemal Kılıçdaroğlu en önemli vaadini seçilirse yerine getirememiş olacak ve elinde yasama yetkisi olmayacak. Bu durumda vaatlerini ne şekilde yerine getirmeyi planlıyor? Ne gibi icraatlara imza atmayı planlıyor?

+Bildiğiniz gibi, şu an ucube bir Cumhurbaşkanlığı sistemi var. Bu sistemde çok istisnai durumlar haricinde Cumhurbaşkanının her konuda yetkisi var. Hiçbir şey olmasa bile kararnamelerle ülkeyi yönetebilir. Bürokrasiyi aradan kaldırıp, hızlı sonuç almak için getirilmiş bir sistem. Dolayısıyla yüksek oranda zorlanacağım zannetmiyorum. Bu Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, tek adam rejimi ile ve anti demokratik yollarla işleyen bir sistem.

Şu an geçerli midir? Geçerlidir.

Referandumda halkımız tarafından onaylanmış mıdır?

Onaylanmıştır.

Dolayısıyla parlamenter sisteme geçene kadar bu sistem devam eder. Çoğunluk millet ittifakında olsaydı bile bir süre böyle yönetilecektik. ne olursa olsun halk onay vermeden parlamenter sistem zaten olmayacaktı.

Ancak dediğimiz gibi sistemin değişmesinden önce acil ihtiyaçların çözümü noktasında Türkiye’nin Kemal Kılıçdaroğlu’na ihtiyacı var. Zaten Kemal Kılıçdaroğlu geldiği zaman mecliste çoğunluğu olmasa bile verdiği vaatlerin çoğunu yerine getirebilecek kadar yetkisi olacak.

Kararnamelerle verdiği vaatleri yerine getirebilecek. Ekonomi, eğitime, sosyal hayatı, işsizliği düzeltmek gibi şeyler meclise tabi şeyler değil. Geri kalan sistemsel şeyler her siyasi yapıda olduğu gibi belli bir uzlaşıya varılıp hallolabilecek şeyler. Çözülemezse de hakem halkıdır. Çözemediğimiz problemi halkımız çözer. Zaten bu sistemi beş yıldır görüyoruz. Çok da bir sıkıntı olacağını zannetmiyorum. Ortada Meclisi itibarsızlaştıran bir sistem var. Mecliste de kendisinin itibarını arttırmaya çalışan bir yasa tasarısı yahutta anayasa değişikliği sunulduğunda ben meclisten hayır çıkacağını zannetmiyorum. Öyle bir şey yaşanırsa zaten halkımız her şeyden haberdar olur. Siyaset sadece sayıdan ibaret değildir. Seçilmiş cumhurbaşkanını baltalamaya çalışacağını zannetmiyorum Cumhur İttifakının. Böyle bir durumda parlamentodan hayır çıkacağını düşünmüyorum. Şayet çıksa da cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile beş yıl daha, ölüm değil ya, beş yıl daha idare ederiz.

-Az önce siz de bahsettiniz. Bursa birinci bölge dördüncü sırada eski Cumhuriyet Halk Partisi il başkanı Sayın İsmet Karaca vardı. Uzun yıllar partinizde görev yapmış biri olan İsmet Karaca’nın seçilemeyip Saadet partili Mehmet Atmaca’nın ve Gelecek partili Kani Torun’un CHP listelerinden seçilmesinin tepki uyandırdığını gördük. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

+İttifaklar konusunda Türkiye’de hiçbir il Başkanlığının fikri alınmadı. Bunun sebebi ittifakların hangi ilden hangi sıradan hangi partili aday çıkacağına parti meclisleri ve genel başkanların karar vermiş olmasıdır. İttifakların maksimum on çıkarabileceği şekilde düzenlendiği noktasında bir uzlaşmaya varılmıştır. Örneğin Bursa’da Deva partili aday yoktu ancak Balıkesir’de aday öyle bir yere kondu ki Deva Partisinin de katkısıyla biz Balıkesir’de önemli bir oy kazandık. Kümülatif olarak oy oranları ve Cumhurbaşkanlığına katkısı düşünüldü. Belki de burada birinci bölge üçüncü sıraya saadet partisine bir kontenjan verilmesi, Konya’da sonucun farklı çıkmasına sebebiyet verdi.

Verilen bu kontenjanın Gelecek Partisi Genel Başkan yardımcısı ve Saadet Partisi il başkanı tarafından kullanılması tamamen o partinin içişleri ile alakalıdır. Halk nezdinde tepki uyandıran da budur. Ancak verilen kontenjanın nasıl kullanılacağı sadece o partiyi ilgilendirir. Oluşan olumsuz algı “Yahu bizim il başkanımız dördüncü sırada, başka partinin il başkanı üçüncü sırada. Böyle iş mi olur?“ şeklinde oldu.

Bu bilerek yapılmış bir isim sıralaması değil. Saadet partisine verilen kontenjanın kullanım şekli ile ilgili bir sorun. Sıkıntı bu durumu sanki il başkanlığına verilmiş bir kontenjanmışçasına algılanmasıdır. Oysa o kontenjan partiye verilmiştir. Partinin kararına bizim karışma yetkimiz yoktur.

 Her partinin kendi bazında güçlü olduğu mahalleler, sandıklar, bölgeler var. Tüm şehir adına birlik beraberlik içinde, herkes sanki aynı partinin üyesiymişçesine bir çalışma yürütüldü. Biz tüm partilerden yararlandık. İnsanlar belki “Bursa’da ne kattı?” şeklinde düşünebilir ancak dediğim gibi kümülatif düşünmek lazım.

Mesela Sayın İsmet Karaca birinci bölgede çok ufak bir farkla kaçırdı. Demek ki bu bölgede saadet, deva ve gelecek partilerinin biraz daha oyu olsaydı belki de seçilecekti. Kısacası bu durum uzun süre yapılan araştırmalar neticesinde maksimum oyu almak amacıyla yapılan bir sistemin Bursa’ya yansımasıdır. Tek tek bakarsanız tepki uyandırabilir, ancak toplu olarak bakarsanız herkesin karlı çıktığı bir durum oldu. Birbirini dengelemek adına yapılan bir çalışmaydı. Belki de burada alamadığımız oyu Kayseri’de, Sivas’ta aldık.

Verilen tüm oyları bir havuzda toplarsanız, ben şahsen maksimum oyun alındığını düşünüyorum. Ayrıca ittifakın oy oranlarına bakarsanız çok ufak bir sapma olsa da birbirini tuttuğunu görebilirsiniz. Bu da gösteriyor ki her parti taahhüdünde durmuş. Yeterli oldu mu noktası bambaşka bir noktadır ancak partiler ittifak protokolüne uydu. Her partinin örgütünden çalışma anlamında çok memnunuz. Çok disiplinli çok özverili çalıştılar. Ellerinden gelen desteği verdiler. Bu partiler bize sandık sorumlusu, Müşahit, okul sorumlusu, araç gibi ihtiyaçlarımızda da yardımcı oldular. Partimiz birinci parti, genel başkanımız cumhurbaşkanı olsun diye ellerinden gelen uğraşı verdiler. Tabii ki bu halkın teveccühüne bağlıdır. Bu çalışmalar sandığa ne kadar yansıdı ne kadar yansımadı bu ayrı bir noktadır. Ama protokole uyma, çalışma, etik, siyaset ahlakı noktalarında biz hiçbir sıkıntı hiçbir sorun yaşamadık. Bursa adına sonuna kadar memnunum.

-O zaman son sorumuzla devam ediyoruz. Seçim ilginç bir tarihe denk geldi. 14 Mayıs 1950 seçimleri ile aynı güne denk geldi. 14 Mayıs 2023 itibari ile Cumhuriyet Halk Partisi dolu dolu 73 yıldır iktidar olamamış bir parti konumunda. Siz bu durumun sebebini Cumhuriyet Halk Partisi teşkilatının bir üyesi olarak nasıl görüyorsunuz? Neden olmuyor?

+Bu çok uzun tahlil yapılması gereken bir konu. Bu noktada samimi olmak gerekirse bunun bize düşen bir kısmı var bir de belli gerekçelerle tam iktidara geldiğimizde önümüzün kesilmesi, darbeler döneminde yaşadığımız sıkıntılar, parti varlıklarına el konulması gibi durumların yarattığı sorunlar kısmı var. %44 oyunuzun olduğu bir dönemde partinizin kapatılıp, mal varlıklarına el konulup, tüm gelişmiş kadrolarının dağıtılan bir partiyi tekrar bu konuma getirmek, ki iki kere oldu bunlar, kolay değil.

Herkes zannediyor ki 1960 darbesi sadece demokrat partiye yapıldı. Halbuki CHP’ye uygulandı. 1980 darbesi sadece adalet partisine uygulanmadı, CHP’ye de uygulandı. Örneğin 60’ta darbe olmasa iktidardaydık. 80’de darbe olmasa yine iktidardık. Süreç içinde bakarsanız en basit cevaplardan bir tanesi bu. Tüm varlıklarınıza el konuluyor, yönetim kadromuz hapse atılıyor, seçmenimiz örseleniyor ve küstürülüyor. Siyaseti siz insanla yaparsınız. Senelerce kapatılan bir partiyi tekrardan insanlara sevdirmek kolay değildir. Parti örneğin on yıl kapalı kalıyorsa, on yılda oluşan binlerce sosyolojik değişikliği hesaba katmak gerekir. En basit tabirle on yılda 10 milyon insan doğar, 10 milyon insan ölür. Bunları hesaba katmadan “Siz 44 alıyordunuz, şimdi niye alamıyorsunuz?” diye sormak saçmalıktır. Siyasetin okulu yoktur, yapa yapa öğrenirsiniz, usta çırak ilişkisi gibidir. Siz bu şekilde yetişmiş bütün kadroları kaybedip hemen ardından hükümet olmayı bekleyemezsiniz. Sözü toparlamak gerekirse ben bunu Türkiye’de siyasi bir istikrar olmayışına bağlıyorum. İkinci olarak dünya ve yurt koşullarının sürekli değişimine ayak uyduramamaya bağlıyorum. Yeni partiler kısa vadede bu noktada daha başarılı olurlar ancak köklü bir partiyi dönüştürmek daha zordur.

Dikkat ederseniz, 80’den sonra iktidara  gelen partilerin hiçbiri şu an siyaset sahnesinde yok. Ne ANAP ne DYP ne SHP ne DSP şu an özgül ağırlıklı olarak yok. Ancak sorunuzu ters çevirirsen Cumhuriyet Halk Partisi siyasetin her döneminde belirleyici ve Özgül ağırlık olarak yüksek bir parti olarak vardır. Ama iktidar ortağı olarak ama muhalefet ortağı olarak ama ana muhalefet olarak Cumhuriyet Halk Partisi hep siyaset sahnesindedir.

Neden böyle diye düşünmek gerekirse, biz temellerimizi kuvayi milliye ruhundan alıyoruz. Fikri kaynağını kurtuluş Savaşından alan ve o tarihlerde kurulan bir partiyiz biz. Bir partiyi dönemin konjonktürüne uydurmak kolay değil. Bunu doğru yapamadığınız zaman tıpkı süper ligde futbol oynamak da olan bir takımın ikinci üçüncü liglere düşmesi gibi bir durum ortaya çıkar. Takım vardır, ancak o takım, o takım değildir. Ama CHP zaman zaman şampiyonlar liginde oynuyor, zaman zaman Avrupa ligi, zaman zamansa orta sıralarda ancak her zaman Süper Lig’de olan bir takım gibi. Ama inşallah yakın zamanda iktidara geleceğiz. Bu sorunuzun cevabını seçmenimiz ve teşkilatımızla birlikte hep beraber vereceğiz.

-Efendim sorularımız bu kadardı. Eklemek istediğiniz bir şey varsa buyrun lütfen.

+Ben halkımıza 14 Mayısta ki demokrasi şöleni için teşekkür etmek istiyorum. Çok sağduyulu ve katılımcı bir seçim oldu. Ufak tefek sorunlar hariç sorun yaşamadık. Diğer partilere de bu ufak tefek sorunları görmezden gelerek teşekkür ediyorum. 28 Mayıs’taki ikinci Tur seçimlerinde demokrasimize bir kez daha katkıda bulunmak için oy kullanmalarını onlardan rica ediyorum. Ancak tabii ki oylarını Kemal Kılıçdaroğlu’ndan yana kullanmalarını rica ediyorum. Yani kısacası sandığa gidelim, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı yapalım sonra ülkemize bahar gelsin Cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandıralım.

-Efendim bu bölümümüz bu kadardı. Konuğumuza çok teşekkür ediyoruz. 28 Mayıs’taki seçimlerin de saygıyla, sevgiyle, hürmetle geçen, sağduyulu ve katılımcı bir demokrasi şöleni olmasını en içten duygularımla temenni ediyorum. Biz verelim kıssayı, seçmenler alsın hisseyi…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.