Yarın, Türk siyasi tarihinin en önemli seçimlerinden birisi yapılacak.
Bundan 16 yıl önce millet evlatlarının devraldığı ülke yönetimine devam edip etmeyecekleri oylanacak.
İlk önce yıllarca tek parti CHP tarafından ülke idare edilmişti.
Sorarsanız bunun adı da demokrasiydi.
Ama aslında bir istibdat yönetimiydi.
Milletin anasından emdiği sütleri burnundan getirmişlerdi.
Atatürk’ten sonra başa geçen İnönü milleti canından bezdirmişti.
Menderes ve arkadaşları 1950’de “Yeter söz milletindir” diyerek ezici bir çoğunlukla başa geldiler.
İlk iş olarak da; CHP’nin orijinal haliyle okunmasını yasakladığı ezanı tekrar serbest bırakarak milletin gönlünde taht kurdular.
Ülke çapında imar ve ıslah faaliyetlerine giriştiler; yeni yollar açtılar. İstanbul Vatan Caddesi’ni genişletirken CHP’liler; “Ne o buraya uçak mı indireceksiniz?” diye karşı çıktılar.
Daha sonra aynı zihniyet rahmetli Özal’a “Köprüyü sattırmam” diye dikilecekti.
 ***
İstanbul Boğazı’na yapılan üç köprü de sağ iktidarlar zamanında yapılmıştır. Demirel, Özal ve Erdoğan zamanında.
Daha doğrusu ülkemize yapılan bütün hizmetler geneli itibarı ile bu üç lider zamanında yapılmıştır.
Ama Erdoğan zamanında yapılanlar hepsini birkaç kere katlar.
Erdoğan, uzun yılların ihmalinin adeta acısını çıkarırcasına çok büyük hizmetler yapmış, çok büyük eserler inşa etmiştir.
Ulaşımda duble yollarla Avrupa seviyesine ulaştık.
Pislikten geçilmeyen hastaneler tertemiz oldu.
Doktorlar artık yakaladığı hastayı muayenehanesine çağırıp keseleyemiyor.
Hastanelerde muayene ve ilaç kuyrukları yok.
Bütün hastaneler vatandaşın hizmetine açıldı. Buna özeller de dahil.
Uçakla seyahat etmek artık lüks olmaktan çıkıp sıradan hâle geldi. Şalvarlı analar, kasketli köylü amcalar da rahatlıkla uçağa binip istedikleri yere kısa sürede, otobüs bileti fiyatına gidebiliyorlar.
Ülkemiz artık ezik insanların değil başı göğe değecek kadar vakur insanların ülkesi oldu.
Uluslararası ilişkilerde şahsiyetli bir politika izlenerek, komşularımızda meydana gelen hadiselere çekinmeden müdahil olabiliyoruz.
Yıllardır bize çok pahalıya mal olan ve binlerce şehit verdiğimiz bölücü terör faaliyetleri, son yıllardaki kararlı politika ile neredeyse bitme noktasına geldi.
Afrin’den sonra, PKK’nın meşhur Kandil üssü de ordumuz tarafından darmadağın edildi ve örgütün yöneticileri de yok edildi.
Hani nerede ABD’nin örgüte gönderdiği 4000 TIR silah?
Onları kullanmak için yürek ister.
Türkiye’nin kararlı tutumu ABD’ye de geri adım attırdı.
Türkiye ile anlaşmak zorunda kaldılar.
 ***
Türkiye’deki milli hükümeti devirmek için ABD tarafından organize edilen FETÖ terör örgütünün 15 Temmuz hain darbe girişimi milletimiz tarafından 250 şehit verilerek önlendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan milleti meydanlara davet ederek hain planı bozdu.
Halbuki, geçmiş darbelerde siyasi liderler şapkalarını alıp gitmişlerdi. Erdoğan darbecilere teslim olmayıp direnişi başlattı ve hainler yakalanarak cezaevlerine tıkıldılar. Şimdi adalet önünde hesap veriyorlar.
 ***
Sözün özü şu:
Bu coğrafyada güçlü bir Türkiye istenmiyor.
Sözde müttefikimiz olan ülkeler bize karşı her türlü melaneti işliyorlar.
İçerden ve dışarıdan bin bir türlü hıyanet kol geziyor.
İşte buna karşı her zamankinden daha çok birlik ve bütünlüğümüz koruma mecburiyetimiz vardır.
Bu tehlikeyi gören Devlet Bahçeli, beka sorunu nedeniyle siyasi hesapları bir tarafa iterek “Cumhur İttifakı” içerisinde yer alarak tarihi ve milli bir duruş sergiledi ve milletin haklı takdirini kazandı.
Maksat devlet ve milletin bütünlüğü ise gerisi teferruattır dedi. Buna BBP de katıldı.
Karşı tarafta ise aslında birbirleri ile bağı olmayan CHP, İP, SP, DP gibi partiler sırf Erdoğan’ı devirmek için “Millet İttifakı” adı altında bir araya geldiler.
Yarın milletimizin tercihi tarihi bir önem taşıyor.
Ya hizmete devam denilecek ya da sonuçlarının ne olacağı kestirilemeyen belirsiz bir sürece sürüklenecek.
Allah, devletimiz, milletimiz ve İslam âlemi için hayırlısını nasip etsin.