İsrail, uzun süredir İran’a yönelik sürdürmüş olduğu saldırı tehdidini 13 Haziran gecesi gerçekleştirerek İran rejiminin en kilit isimlerini katletti. Kimlerdi bu isimler ve niçin özellikle hedef seçilmişlerdi?
Temmuz 2016'dan beri İran Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığını yürüten Muhammed Bakıri (Muhammed Hüseyin Afşardi ),
2019 yılından beri Devrim Muhafızları Ordusunun Genel Komutanlığı görevini yürüten Hüseyin Selami,
Askeri operasyon kararlarının alındığı ve yürütüldüğüHatam el-Anbiya Karargâhı’nın komutanı ve İran İslam Cumhuriyeti'nin savunma doktrininin geliştiricisi Gulam Ali Reşid,
Devrim Muhafızları Hava Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Amir Ali Hajizadeh,
DMO kara kuvvetleri komutanlığı, İran Ordusu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Devrim Muhafızları Deniz Kuvvetleri Komutanlığı,Milli Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreterliğigörevlerini yürütmüş halen Dini Lider Ali Hamaney’in başdanışmanıolan ve İran dış politikasının etkili ismi tümamiralAli Şemhani,
2011-2013 yılları arasında İran Atom Enerjisi Kurumu'nun direktörlüğü, 2020-2024 yılları arasında milletvekilliği yapmış, İran’ın nükleer silah çalışmalarında öncü ismi Fereydoon Abbasi ve Abbasi ile birlikte İran nükleer çalışmalarını yürüten fizikçiler:
Tahran'daki Azad Üniversitesi'nin Rektörü Mohammad Mehdi Tehranchi İran'ın Shahid Beheshti Üniversitesi'nde nükleer mühendislik bölüm başkanı Abdulhamid Minouchehr Shahid Beheshti Üniversitesi'nde nükleer mühendis Profesör Ahmad Reza Zolfaghari Shahid Beheshti Üniversitesi'nde bir diğer nükleer fizik profesörü Amirhossein Feqhi.
Katledilen isimlere ve görevlerine bakınca İran’daki rejimin güvenliğini sağlayan Devrim Muhafızları Ordusu ile İran’ın nükleer çalışmalarını imha ederek İran’da bir siyasi kaos ortamı oluşturup mevcut rejimi çökertmeye yönelik bir saldırı olduğu anlaşılıyor. Bu plan doğrultusunda saldırılarda asıl hedefin İran’ın dini lideri Ali Hamaney olduğu ama bu hedefe ulaşılamadığı da ortaya çıktı. İsrail, 13 Haziran'da gerçekleştirdiği saldırıların Devrim Muhafızları Ordusunu ve İran'ın nükleer kapasitesini tamamıyla yok edemeyeceğini elbette biliyordu.
Ancak İran’daki rejimin temel yapı taşı olan Dini lider Hamaney ve Devrim Muhafızları Ordusunun komuta kademesi yok edilebilirse bir siyasi kaos oluşturarak Mollalar rejiminin yıkılış sürecinin başlayacağı varsayımıyla hareket edildiği anlaşılıyor. Nitekim Netanyahu bu amacını;Cuma akşamı İran Halkına yaptığı mevcut rejime karşı ayaklanma ve İran’ın tarihi mirası etrafında yeni bir rejim inşa etme davetiyle net olarak ortaya koydu. Ancak 13 Hazirandaki saldırılardan dini lider Hamaney’in yara almadan kurtulması bu operasyonun hedefine ulaşmasını engelledi. Dini lider çok kısa sürede öldürülen komutanların yerlerine yenilerini atayarak İsrail’e hiç ummadığı boyutta ve İsrail hava savunma sistemlerini çaresiz bırakan şiddetli füze saldırılarıyla cevap verdi.
Peki İsrail, İran’da mevcut rejimi devirerek kendisine dost olacak, nükleer güç olmaktan vazgeçecek bir rejimi inşa edebilir mi? İran’da halkın mevcut rejime karşı bir ayaklanmaya katılıp rejimi devirebileceğine yönelik başta ABD ve AB olmak üzere uluslararası kamuoyunda oluşan algının nedenleri neler?
2009 yılında tartışmalı seçim sonuçlarının ardından rejimin desteğini arkasına alan Mahmud Ahmedinejad’ın ikinci defa cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasının ardından “Oyum Nerede?” sloganı ile halkın çok geniş katılımının olduğu protestolar yapıldı. Gösterilere başta ABD ve AB olmak üzere Batı ülkeleri destek vermiş, Batı medyası bu gösterileri günlerce canlı yayın olarak televizyonlara yansıtmış ve sosyal medya bu gösterilerin yönlendirilmesinde etkin bir şekilde kullanılmıştır. Gösterilere İran’ın reformcu siyasilerinden Mir Hüseyin Musavi ve Mehdi Kerrubi de liderlik etmiştir. Ancak gösteriler çok sert bir şekilde bastırılmıştır. Musavi ve Kerrubi ev hapsine alınmış, göstericilerin bir kısmı yurt dışına kaçmış, kalanlar ise ağır cezalara çarptırılmıştır.
28 Aralık 2017 tarihinde İran’ın Meşhed ve Kum kentlerinde yaşadıkları ekonomik sıkıntıları bahane eden halk sokaklara dökülerek 2016 yılında P5 +1 ülkeleriyle nükleer anlaşmayı imzalayan Hasan Ruhani hükûmetine karşı gösterilere başlamıştır. Bu gösterilerin kısa sürede mahiyeti değişerek rejim karşıtı bir hâl almış, İran’ın diğer şehirlerine de sıçrayan gösterilere ABD, AB, Suudi Arabistan, İsrail ve Mısır destek vermiştir.
Yine 13 Eylül 2022’ de başlayıp 2023 Eylülüne kadar süren ve 500’den fazla kişinin hayatını kaybettiği Mahsa Amini Protestoları, İran Halkının rejimi istemediği şeklinde yorumlanmıştır.
İran Halkının mevcut rejime olan tepkisini en net ortaya koyduğu gelişme; 2009, 2013 ve 2017 yıllarındaki seçimlerinde % 76 ile % 85 arasında olan seçimlere katılım oranının 2020 İslami Şura Meclisi seçimlerinde % 42,5 ‘e ve akabinde 1 Mart 2024’te gerçekleştirilen İslami Şura Meclisi ve Uzmanlar Meclisi seçimlerinde % 41’e kadar düşmesi olmuştur. Bu oranlar İran İslam Cumhuriyeti tarihinin en düşük katılımlı parlamento seçimi olarak kayıtlara geçmiştir. 2024 seçimlerinde ayrıca İran yasasına göre, bir seçim bölgeselinde adayların seçilebilmesi için kullanılan geçerli oyların en az %20’sini alma koşulunu yerine getirememeleri nedeniyle başkent Tahran’ın da dâhil olduğu toplam 31 vilayetin 21’inde seçim sonuçları ikinci tur oylamayla belirlenebilmiştir.
Peki, İsrail ABD ve AB destekli Batı ittifakı İran’daki mevcut teokratik rejimi devirebilmek için İran’ın iç siyasi dinamiklerinde kendisine destek bulabilir mi? Bu konuda İsrail’le işbirliği yapabilecek iç siyasi aktörler kimler olabilir. Görünen o ki Afganistan’da denenen ama başarısız olan eski kral modeli İran’da tekrar denenmek isteniyor. İran'ın devrik şahı Rıza Pehlevi’nin oğlu aktif olarak yabancı aktörleri kendisini desteklemeleri için etkilemeye çalışıyor. Geçtiğimiz yıllarda bu kapsamda bir İsrail ziyareti de olmuştu.
Ayrıca İslam Cumhuriyeti'ni devirmek için mücadele eden sürgündeki sol görüşlü muhalif grup Halkın Mücahitleri Örgütünün de mevcut rejimi devirmek için katkı sağlayacağı beklentisi de var. Devrimden sonra Irak'a kaçan Halkın Mücahitleri Örgütü, 1980'lerin başında Saddam Hüseyin'in İran'a karşı yürüttüğü savaşta Irak Ordusuna desek vermişti. Trump'ın ilk döneminde Mike Pompeo, John Bolton ve Rudy Giuliani gibi üst düzey ABD'li yetkililer örgütle çeşitli toplantılar yapmışlardı. Peki bu çabaların başarı şansı var mı?
Savaşın ilk 4 günlük seyrindeki gelişmelere baktığımızda İran halkının yanı sıra Sünni İslam Dünyasının ve uluslararası kamuoyunun İran’dan yana bir tavır aldığını görüyoruz. Olaylar bu doğrultuda seyretmeye devam ederse Netanyahu’nun İran rejimini devirme girişiminin kendi iktidarına mâl olması kaçınılmaz görünüyor.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Bursada Meydan
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Turgay Balyimez
İsrail-İran savaşı…
İsrail, uzun süredir İran’a yönelik sürdürmüş olduğu saldırı tehdidini 13 Haziran gecesi gerçekleştirerek İran rejiminin en kilit isimlerini katletti. Kimlerdi bu isimler ve niçin özellikle hedef seçilmişlerdi?
Temmuz 2016'dan beri İran Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığını yürüten Muhammed Bakıri (Muhammed Hüseyin Afşardi ),
2019 yılından beri Devrim Muhafızları Ordusunun Genel Komutanlığı görevini yürüten Hüseyin Selami,
Askeri operasyon kararlarının alındığı ve yürütüldüğü Hatam el-Anbiya Karargâhı’nın komutanı ve İran İslam Cumhuriyeti'nin savunma doktrininin geliştiricisi Gulam Ali Reşid,
Devrim Muhafızları Hava Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Amir Ali Hajizadeh,
DMO kara kuvvetleri komutanlığı, İran Ordusu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Devrim Muhafızları Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Milli Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreterliği görevlerini yürütmüş halen Dini Lider Ali Hamaney’in başdanışmanı olan ve İran dış politikasının etkili ismi tümamiral Ali Şemhani,
2011-2013 yılları arasında İran Atom Enerjisi Kurumu'nun direktörlüğü, 2020-2024 yılları arasında milletvekilliği yapmış, İran’ın nükleer silah çalışmalarında öncü ismi Fereydoon Abbasi ve Abbasi ile birlikte İran nükleer çalışmalarını yürüten fizikçiler:
Tahran'daki Azad Üniversitesi'nin Rektörü Mohammad Mehdi Tehranchi İran'ın Shahid Beheshti Üniversitesi'nde nükleer mühendislik bölüm başkanı Abdulhamid Minouchehr Shahid Beheshti Üniversitesi'nde nükleer mühendis Profesör Ahmad Reza Zolfaghari Shahid Beheshti Üniversitesi'nde bir diğer nükleer fizik profesörü Amirhossein Feqhi.
Katledilen isimlere ve görevlerine bakınca İran’daki rejimin güvenliğini sağlayan Devrim Muhafızları Ordusu ile İran’ın nükleer çalışmalarını imha ederek İran’da bir siyasi kaos ortamı oluşturup mevcut rejimi çökertmeye yönelik bir saldırı olduğu anlaşılıyor. Bu plan doğrultusunda saldırılarda asıl hedefin İran’ın dini lideri Ali Hamaney olduğu ama bu hedefe ulaşılamadığı da ortaya çıktı. İsrail, 13 Haziran'da gerçekleştirdiği saldırıların Devrim Muhafızları Ordusunu ve İran'ın nükleer kapasitesini tamamıyla yok edemeyeceğini elbette biliyordu.
Ancak İran’daki rejimin temel yapı taşı olan Dini lider Hamaney ve Devrim Muhafızları Ordusunun komuta kademesi yok edilebilirse bir siyasi kaos oluşturarak Mollalar rejiminin yıkılış sürecinin başlayacağı varsayımıyla hareket edildiği anlaşılıyor. Nitekim Netanyahu bu amacını; Cuma akşamı İran Halkına yaptığı mevcut rejime karşı ayaklanma ve İran’ın tarihi mirası etrafında yeni bir rejim inşa etme davetiyle net olarak ortaya koydu. Ancak 13 Hazirandaki saldırılardan dini lider Hamaney’in yara almadan kurtulması bu operasyonun hedefine ulaşmasını engelledi. Dini lider çok kısa sürede öldürülen komutanların yerlerine yenilerini atayarak İsrail’e hiç ummadığı boyutta ve İsrail hava savunma sistemlerini çaresiz bırakan şiddetli füze saldırılarıyla cevap verdi.
Peki İsrail, İran’da mevcut rejimi devirerek kendisine dost olacak, nükleer güç olmaktan vazgeçecek bir rejimi inşa edebilir mi? İran’da halkın mevcut rejime karşı bir ayaklanmaya katılıp rejimi devirebileceğine yönelik başta ABD ve AB olmak üzere uluslararası kamuoyunda oluşan algının nedenleri neler?
2009 yılında tartışmalı seçim sonuçlarının ardından rejimin desteğini arkasına alan Mahmud Ahmedinejad’ın ikinci defa cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasının ardından “Oyum Nerede?” sloganı ile halkın çok geniş katılımının olduğu protestolar yapıldı. Gösterilere başta ABD ve AB olmak üzere Batı ülkeleri destek vermiş, Batı medyası bu gösterileri günlerce canlı yayın olarak televizyonlara yansıtmış ve sosyal medya bu gösterilerin yönlendirilmesinde etkin bir şekilde kullanılmıştır. Gösterilere İran’ın reformcu siyasilerinden Mir Hüseyin Musavi ve Mehdi Kerrubi de liderlik etmiştir. Ancak gösteriler çok sert bir şekilde bastırılmıştır. Musavi ve Kerrubi ev hapsine alınmış, göstericilerin bir kısmı yurt dışına kaçmış, kalanlar ise ağır cezalara çarptırılmıştır.
28 Aralık 2017 tarihinde İran’ın Meşhed ve Kum kentlerinde yaşadıkları ekonomik sıkıntıları bahane eden halk sokaklara dökülerek 2016 yılında P5 +1 ülkeleriyle nükleer anlaşmayı imzalayan Hasan Ruhani hükûmetine karşı gösterilere başlamıştır. Bu gösterilerin kısa sürede mahiyeti değişerek rejim karşıtı bir hâl almış, İran’ın diğer şehirlerine de sıçrayan gösterilere ABD, AB, Suudi Arabistan, İsrail ve Mısır destek vermiştir.
Yine 13 Eylül 2022’ de başlayıp 2023 Eylülüne kadar süren ve 500’den fazla kişinin hayatını kaybettiği Mahsa Amini Protestoları, İran Halkının rejimi istemediği şeklinde yorumlanmıştır.
İran Halkının mevcut rejime olan tepkisini en net ortaya koyduğu gelişme; 2009, 2013 ve 2017 yıllarındaki seçimlerinde % 76 ile % 85 arasında olan seçimlere katılım oranının 2020 İslami Şura Meclisi seçimlerinde % 42,5 ‘e ve akabinde 1 Mart 2024’te gerçekleştirilen İslami Şura Meclisi ve Uzmanlar Meclisi seçimlerinde % 41’e kadar düşmesi olmuştur. Bu oranlar İran İslam Cumhuriyeti tarihinin en düşük katılımlı parlamento seçimi olarak kayıtlara geçmiştir. 2024 seçimlerinde ayrıca İran yasasına göre, bir seçim bölgeselinde adayların seçilebilmesi için kullanılan geçerli oyların en az %20’sini alma koşulunu yerine getirememeleri nedeniyle başkent Tahran’ın da dâhil olduğu toplam 31 vilayetin 21’inde seçim sonuçları ikinci tur oylamayla belirlenebilmiştir.
Peki, İsrail ABD ve AB destekli Batı ittifakı İran’daki mevcut teokratik rejimi devirebilmek için İran’ın iç siyasi dinamiklerinde kendisine destek bulabilir mi? Bu konuda İsrail’le işbirliği yapabilecek iç siyasi aktörler kimler olabilir. Görünen o ki Afganistan’da denenen ama başarısız olan eski kral modeli İran’da tekrar denenmek isteniyor. İran'ın devrik şahı Rıza Pehlevi’nin oğlu aktif olarak yabancı aktörleri kendisini desteklemeleri için etkilemeye çalışıyor. Geçtiğimiz yıllarda bu kapsamda bir İsrail ziyareti de olmuştu.
Ayrıca İslam Cumhuriyeti'ni devirmek için mücadele eden sürgündeki sol görüşlü muhalif grup Halkın Mücahitleri Örgütünün de mevcut rejimi devirmek için katkı sağlayacağı beklentisi de var. Devrimden sonra Irak'a kaçan Halkın Mücahitleri Örgütü, 1980'lerin başında Saddam Hüseyin'in İran'a karşı yürüttüğü savaşta Irak Ordusuna desek vermişti. Trump'ın ilk döneminde Mike Pompeo, John Bolton ve Rudy Giuliani gibi üst düzey ABD'li yetkililer örgütle çeşitli toplantılar yapmışlardı. Peki bu çabaların başarı şansı var mı?
Savaşın ilk 4 günlük seyrindeki gelişmelere baktığımızda İran halkının yanı sıra Sünni İslam Dünyasının ve uluslararası kamuoyunun İran’dan yana bir tavır aldığını görüyoruz. Olaylar bu doğrultuda seyretmeye devam ederse Netanyahu’nun İran rejimini devirme girişiminin kendi iktidarına mâl olması kaçınılmaz görünüyor.