Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, her ay düzenlediği geleneksel toplantısında önemli konulara değindi. Uludağ’daki yetki tartışmalarından çevre kirliliğine, sanayi atıklarından hava kirliliğine kadar birçok kritik noktaya dikkat çeken Bozbey, özellikle Uludağ’daki yetki karmaşasının çözülmesi gerektiğini vurguladı.
Bolu Kartal Kaya’da meydana gelen ve 78 kişinin hayatını kaybettiği otel yangınının ardından Uludağ’daki işletmelere yönelik denetimlerin sıklaştırıldığını belirten Bozbey, şu ana kadar 13 otel ve işyerinin denetlendiğini ifade etti. Ancak burada karşılaşılan en büyük problemlerden biri, Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin Uludağ yönetiminde söz sahibi olmaması.
Uludağ’da Alan Başkanlığı kurulduğunu, ancak Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin bu yönetimde etkin bir rol üstlenemediğini belirten Bozbey, “Ulaşım, su, otopark, itfaiye gibi temel hizmetlerden sorumlu olacaksınız ama alan yönetiminde söz hakkınız olmayacak. Böyle bir yönetim anlayışı olabilir mi?” diyerek bu duruma tepki gösterdi.
Başkan Mustafa Bozbey'in serzenişleri, eleştirileri aslında yıllardır süregelen bir sorunun yeniden gün yüzüne çıkmasını sağladı.
Bakın;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçmişte yaptığı bir açıklamada “Uludağ, Davos gibi bir merkez olmalı” demişti. O dönemde Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı olan Recep Altepe de Uludağ’daki yetki karmaşasına dikkat çekmişti. Yine o dönem defalarca Ankara'ya giderek sorunun çözüme kavuşturulmasını istemişti. Nihayetinde Uludağ Alan Başkanlığı kuruldu ve tüm yetkiler alan Başkanlığına verildi.
Sanırım benim gibi Bursa'da yaşayan bir çok insanda Alan Başkanlığının ne iş yaptığını Uludağ'a dolayısıyla Bursa'ya ne kattığını bilmiyordur. Ortada henüz bir icraat göremedik. Buradan net olarak şunu ifade etmek sanırım yanlış olmaz;
Aradan Yıllar geçti. Uludağ hep aynı Uludağ. Gelişim anlamında bir adım öteye gidemedi. Binalar dahi yenilenemedi. Tuvalet ruhsatıyla yapılan kaçak katlar yasal hale geldi.
Diğer kış turizm merkezlerinden Palandöken ve Erciyes gibi kayak merkezleri büyük yatırımlarla gelişirken, Uludağ hâlâ aynı sorunlarla boğuşuyor. Bozbey’in toplantıdaki eleştirileri, aslında uzun süredir devam eden bu yönetim sorununun hâlâ çözülmediği gösteriyor.
Başkan Bozbey’in toplantıda üzerinde durduğu bir diğer önemli konu ise çevre kirliliğiydi. Nilüfer Çayı’ndaki kirliliğin Marmara Denizinde müsilaj sorununu artırabileceğini vurgulayan Bozbey, sanayi atıklarının doğrudan Nilüfer Çayı’na karıştığını ifade etti. Çayın su kalitesinin 4. dereceye düştüğünü ve bu suyla sulanan ürünlerin insan sağlığını tehdit ettiğini belirtti.
Vahim bir tablo ortaya çıkıyor. Bursa'nın tarımsal üretimi açısından büyük bir risk oluşturuyor. Nilüfer Çayı’nın sularıyla sulanan tarım arazilerinde yetişen ürünler, doğrudan sofralarımıza geliyor. Ancak ağır metaller ve kimyasal atıklarla kirlenmiş bir suyun tarımda kullanılması, halk sağlığını ciddi şekilde tehdit ediyor. Bozbey, sanayi bölgelerindeki arıtma tesislerinin ileri biyolojik arıtma tesislerine dönüştürülmesi gerektiğini belirterek, bu konuda daha sıkı denetimler yapılması gerektiğini vurguladı.
Bursa’daki hava kirliliği de alarm verici bir noktaya ulaşmış durumda. Özellikle İnegöl ve Kestel bölgelerinde hava kirliliğinin kritik seviyeye ulaştığını belirten Bozbey, “İnegöl’de hava kirliliği hat safhada, halkımıza maske takmalarını önerecek duruma geldik” ifadelerinden sonra birilerinin başını avuçlarının içine alarak düşünmesi gerektini gösteriyor.
Hava kirliliğinin en büyük nedenlerinden biri ise sanayi tesislerinin filtre sistemlerini çalıştırmaması. Bir önceki yazda benim de gündeme getirdiğim Kestel’deki çimento fabrikasının atık yakarak çevreyi kirlettiğini belirten Başkan Bozbey, bu tesislerin denetlendiğini ancak Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin yaptırım yetkisinin olmadığını söyledi.
Bu noktada önemli bir soru ortaya çıkıyor;
Bir şehirde halkın sağlığını doğrudan etkileyen bu kadar kritik bir konuda yerel yönetimlerin yeterli yetkiye sahip olmaması ne kadar doğru?
Eğer belediye çevre kirliliğini tespit edebiliyor ancak "yaptırım uygulaya mıyorum" diyorsa bu sorun nasıl çözülecek?
Başkan Bozbey’in toplantıda vurguladığı konular, sadece yerel bir yönetim sorunu değil, aynı zamanda halk sağlığını doğrudan ilgilendiren konular. Bursa’nın kalkınması ve daha yaşanabilir bir şehir haline gelmesi için herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyorsa, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü sadece elini değil gövdesini taşın altına koyması gerekiyor…Yapıyor mu?
Nihayetinde Bozbey'in seçim taahhütlerinde söz verip gerçekleştiremediği projeler elbette eleştirilebilir. Ancak insan sağlığı gibi hayati bir konuda, Bursa halkının yada siyasi otoritenin bu sorunlara duyarlı olması ve çözüm için ses çıkarması gerekiyor. Uludağ'ın hak ettiği yatırımları alması, çevre kirliliğinin önlenmesi ve hava kalitesinin artırılması için tüm yetkililerin bir araya gelip ortak çözümler üretmesi şarttır.
Bursa hepimizin.
Daha sağlıklı bir şehirde yaşamak istiyorsak, bu sorunları görmezden gelemeyiz, çözüm yolları için mücadele etmeliyiz.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan Akyıldız
Başkan Bozbey "Uludağ'da yetkimiz yok"
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, her ay düzenlediği geleneksel toplantısında önemli konulara değindi. Uludağ’daki yetki tartışmalarından çevre kirliliğine, sanayi atıklarından hava kirliliğine kadar birçok kritik noktaya dikkat çeken Bozbey, özellikle Uludağ’daki yetki karmaşasının çözülmesi gerektiğini vurguladı.
Bolu Kartal Kaya’da meydana gelen ve 78 kişinin hayatını kaybettiği otel yangınının ardından Uludağ’daki işletmelere yönelik denetimlerin sıklaştırıldığını belirten Bozbey, şu ana kadar 13 otel ve işyerinin denetlendiğini ifade etti. Ancak burada karşılaşılan en büyük problemlerden biri, Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin Uludağ yönetiminde söz sahibi olmaması.
Uludağ’da Alan Başkanlığı kurulduğunu, ancak Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin bu yönetimde etkin bir rol üstlenemediğini belirten Bozbey, “Ulaşım, su, otopark, itfaiye gibi temel hizmetlerden sorumlu olacaksınız ama alan yönetiminde söz hakkınız olmayacak. Böyle bir yönetim anlayışı olabilir mi?” diyerek bu duruma tepki gösterdi.
Başkan Mustafa Bozbey'in serzenişleri, eleştirileri aslında yıllardır süregelen bir sorunun yeniden gün yüzüne çıkmasını sağladı.
Bakın;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçmişte yaptığı bir açıklamada “Uludağ, Davos gibi bir merkez olmalı” demişti. O dönemde Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı olan Recep Altepe de Uludağ’daki yetki karmaşasına dikkat çekmişti. Yine o dönem defalarca Ankara'ya giderek sorunun çözüme kavuşturulmasını istemişti. Nihayetinde Uludağ Alan Başkanlığı kuruldu ve tüm yetkiler alan Başkanlığına verildi.
Sanırım benim gibi Bursa'da yaşayan bir çok insanda Alan Başkanlığının ne iş yaptığını Uludağ'a dolayısıyla Bursa'ya ne kattığını bilmiyordur. Ortada henüz bir icraat göremedik. Buradan net olarak şunu ifade etmek sanırım yanlış olmaz;
Aradan Yıllar geçti. Uludağ hep aynı Uludağ. Gelişim anlamında bir adım öteye gidemedi. Binalar dahi yenilenemedi. Tuvalet ruhsatıyla yapılan kaçak katlar yasal hale geldi.
Diğer kış turizm merkezlerinden Palandöken ve Erciyes gibi kayak merkezleri büyük yatırımlarla gelişirken, Uludağ hâlâ aynı sorunlarla boğuşuyor. Bozbey’in toplantıdaki eleştirileri, aslında uzun süredir devam eden bu yönetim sorununun hâlâ çözülmediği gösteriyor.
Başkan Bozbey’in toplantıda üzerinde durduğu bir diğer önemli konu ise çevre kirliliğiydi. Nilüfer Çayı’ndaki kirliliğin Marmara Denizinde müsilaj sorununu artırabileceğini vurgulayan Bozbey, sanayi atıklarının doğrudan Nilüfer Çayı’na karıştığını ifade etti. Çayın su kalitesinin 4. dereceye düştüğünü ve bu suyla sulanan ürünlerin insan sağlığını tehdit ettiğini belirtti.
Vahim bir tablo ortaya çıkıyor. Bursa'nın tarımsal üretimi açısından büyük bir risk oluşturuyor. Nilüfer Çayı’nın sularıyla sulanan tarım arazilerinde yetişen ürünler, doğrudan sofralarımıza geliyor. Ancak ağır metaller ve kimyasal atıklarla kirlenmiş bir suyun tarımda kullanılması, halk sağlığını ciddi şekilde tehdit ediyor. Bozbey, sanayi bölgelerindeki arıtma tesislerinin ileri biyolojik arıtma tesislerine dönüştürülmesi gerektiğini belirterek, bu konuda daha sıkı denetimler yapılması gerektiğini vurguladı.
Bursa’daki hava kirliliği de alarm verici bir noktaya ulaşmış durumda. Özellikle İnegöl ve Kestel bölgelerinde hava kirliliğinin kritik seviyeye ulaştığını belirten Bozbey, “İnegöl’de hava kirliliği hat safhada, halkımıza maske takmalarını önerecek duruma geldik” ifadelerinden sonra birilerinin başını avuçlarının içine alarak düşünmesi gerektini gösteriyor.
Hava kirliliğinin en büyük nedenlerinden biri ise sanayi tesislerinin filtre sistemlerini çalıştırmaması. Bir önceki yazda benim de gündeme getirdiğim Kestel’deki çimento fabrikasının atık yakarak çevreyi kirlettiğini belirten Başkan Bozbey, bu tesislerin denetlendiğini ancak Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin yaptırım yetkisinin olmadığını söyledi.
Bu noktada önemli bir soru ortaya çıkıyor;
Bir şehirde halkın sağlığını doğrudan etkileyen bu kadar kritik bir konuda yerel yönetimlerin yeterli yetkiye sahip olmaması ne kadar doğru?
Eğer belediye çevre kirliliğini tespit edebiliyor ancak "yaptırım uygulaya mıyorum" diyorsa bu sorun nasıl çözülecek?
Başkan Bozbey’in toplantıda vurguladığı konular, sadece yerel bir yönetim sorunu değil, aynı zamanda halk sağlığını doğrudan ilgilendiren konular. Bursa’nın kalkınması ve daha yaşanabilir bir şehir haline gelmesi için herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyorsa, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü sadece elini değil gövdesini taşın altına koyması gerekiyor…Yapıyor mu?
Nihayetinde Bozbey'in seçim taahhütlerinde söz verip gerçekleştiremediği projeler elbette eleştirilebilir. Ancak insan sağlığı gibi hayati bir konuda, Bursa halkının yada siyasi otoritenin bu sorunlara duyarlı olması ve çözüm için ses çıkarması gerekiyor. Uludağ'ın hak ettiği yatırımları alması, çevre kirliliğinin önlenmesi ve hava kalitesinin artırılması için tüm yetkililerin bir araya gelip ortak çözümler üretmesi şarttır.
Bursa hepimizin.
Daha sağlıklı bir şehirde yaşamak istiyorsak, bu sorunları görmezden gelemeyiz, çözüm yolları için mücadele etmeliyiz.
Var mı ötesi...?