Vefa mı, Strateji mi? CHP’de fırtına öncesi sessizlik
Yazının Giriş Tarihi: 01.07.2025 14:33
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.07.2025 14:34
Siyaset, çoğu zaman dostlukla başlayıp hesaplaşmalarla biten bir oyun haline geldi. Hele ki zemin kaygansa…
Bugün CHP’de yaşananlar tam da bu tarifin içinde.
Adeta bir film gibi.
Hem de gerilimi yüksek, oyuncuları birbirine yabancılaşan bir film.
Parti stratejisinde tutuklanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun öne çıkması, bazı belediye başkanlarının tutuklanması, 8 Eylül’e ertelenen kurultayın iptali için açılan dava, derken İzmir merkezli operasyon…
Cumhuriyet Halk Partisi yine gündemin merkezinde.
Milletvekillerinden il başkanlarına, delegelerden belediye başkanlarına kadar herkes aynı soruları soruyor:
“Kim kimin adamı?
Kim kiminle kol kola?
Kim, kimin altından koltuğu çekti?”
Ve belki de en çarpıcısı: “Kim kime ihanet etti?”
13 yıl boyunca partinin direksiyonunda olan Kemal Kılıçdaroğlu bir kesim tarafından ‘ihanetle suçlanıyor. Ancak diğer yanda da ona sahip çıkan milletvekilleri var. Partililer var. Bu tablo, CHP’deki bölünmüşlüğün ve kafa karışıklığının fotoğrafını veriyor.
Kimi kesimler, partinin tüm stratejisini Ekrem İmamoğlu üzerine kurmasından rahatsız. Diğer tarafta ise, İmamoğlu'nun yükselişinin Kılıçdaroğlu eliyle kesilmek istendiği görüşü hakim. CHP, kendi içinde adeta bir labirent hâlini almış durumda.
Herkes birbirini tanıyor ama kimse kimseye güvenmiyor.
Bu siyasi tabloyu yaşanmış bir hikâyeyle anlatmak gerekirse:
Kızını zengin bir aile çocuğuyla evlendiren bir baba düşünün. Her şey yolunda giderken damat trafik kazası geçiriyor ve ömür boyu sandalyeye mahkûm oluyor. 3 gün sonra baba, kızına telefon açıyor:
“Gel artık, o evde kalamazsın.”
Güneşli havada başlayan bir hikâyeydi, güneş gidince dostluk da bitti.
Acı olan ise kazanın değil, vefasızlığın ağırlığıydı.
Tıpkı CHP’deki kimi ilişkiler gibi… Güneşliyken aynı karede olanlar, fırtına çıkınca birbirine sırt dönebiliyor.
Tatbikî bu işler hep böyle değildir...
Kazaya rağmen evlilikten dönmeyen, vefayı yol arkadaşlığının temeline koyanlar da vardır.
Nihayetinde CHP’nin geleceği, işte o vefa ile strateji arasında bir yerde şekillenecek gibi duruyor.
8 Eylül'de mahkemenin kurultayın akıbeti konusunda vereceği karar yalnızca bir yargı sürecinin değil, belki de partinin ruh haritasının da dönüm noktası olacak.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ercan Akyıldız
Vefa mı, Strateji mi? CHP’de fırtına öncesi sessizlik
Siyaset, çoğu zaman dostlukla başlayıp hesaplaşmalarla biten bir oyun haline geldi. Hele ki zemin kaygansa…
Bugün CHP’de yaşananlar tam da bu tarifin içinde.
Adeta bir film gibi.
Hem de gerilimi yüksek, oyuncuları birbirine yabancılaşan bir film.
Parti stratejisinde tutuklanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun öne çıkması, bazı belediye başkanlarının tutuklanması, 8 Eylül’e ertelenen kurultayın iptali için açılan dava, derken İzmir merkezli operasyon…
Cumhuriyet Halk Partisi yine gündemin merkezinde.
Milletvekillerinden il başkanlarına, delegelerden belediye başkanlarına kadar herkes aynı soruları soruyor:
“Kim kimin adamı?
Kim kiminle kol kola?
Kim, kimin altından koltuğu çekti?”
Ve belki de en çarpıcısı: “Kim kime ihanet etti?”
13 yıl boyunca partinin direksiyonunda olan Kemal Kılıçdaroğlu bir kesim tarafından ‘ihanetle suçlanıyor. Ancak diğer yanda da ona sahip çıkan milletvekilleri var. Partililer var. Bu tablo, CHP’deki bölünmüşlüğün ve kafa karışıklığının fotoğrafını veriyor.
Kimi kesimler, partinin tüm stratejisini Ekrem İmamoğlu üzerine kurmasından rahatsız. Diğer tarafta ise, İmamoğlu'nun yükselişinin Kılıçdaroğlu eliyle kesilmek istendiği görüşü hakim. CHP, kendi içinde adeta bir labirent hâlini almış durumda.
Herkes birbirini tanıyor ama kimse kimseye güvenmiyor.
Bu siyasi tabloyu yaşanmış bir hikâyeyle anlatmak gerekirse:
Kızını zengin bir aile çocuğuyla evlendiren bir baba düşünün. Her şey yolunda giderken damat trafik kazası geçiriyor ve ömür boyu sandalyeye mahkûm oluyor. 3 gün sonra baba, kızına telefon açıyor:
“Gel artık, o evde kalamazsın.”
Güneşli havada başlayan bir hikâyeydi, güneş gidince dostluk da bitti.
Acı olan ise kazanın değil, vefasızlığın ağırlığıydı.
Tıpkı CHP’deki kimi ilişkiler gibi… Güneşliyken aynı karede olanlar, fırtına çıkınca birbirine sırt dönebiliyor.
Tatbikî bu işler hep böyle değildir...
Kazaya rağmen evlilikten dönmeyen, vefayı yol arkadaşlığının temeline koyanlar da vardır.
Nihayetinde CHP’nin geleceği, işte o vefa ile strateji arasında bir yerde şekillenecek gibi duruyor.
8 Eylül'de mahkemenin kurultayın akıbeti konusunda vereceği karar yalnızca bir yargı sürecinin değil, belki de partinin ruh haritasının da dönüm noktası olacak.